MAKÜ’de hedef: 1000 akademisyen kadro
MAKÜ Rektörlük seçimlerine birkaç ay kaldı. Nisan ortalarında yapılacak olan Rektörlük atamasına mevcut Rektör Prof. Dr. Mustafa Saatçı’nın dışında ilk kez yerli bir aday daha ortaya çıktı. Eski Ağlasun MYO Müdürü, SDÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Adem Korkmaz bugün (12 Şubat 2015 günü) Grand Özeren Otel’de kahvaltılı basın toplantısında “ben de varım” dedi.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Rektörlük seçimlerine birkaç ay kaldı. Nisan ortalarında yapılacak olan Rektörlük atamasına mevcut Rektör Prof. Dr. Mustafa Saatçı’nın dışında ilk kez yerli bir aday daha ortaya çıktı. Eski Ağlasun Meslek Yüksek Okulu (MYO) Müdürü, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Korkmaz bugün (12 Şubat 2015 günü) Grand Özeren Otel’de basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği kahvaltılı basın toplantısında “ben de varım” dedi. Üniversitenin günümüzde önemli kurumlardan biri haline geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Korkmaz, “toplumumuzun yüksek öğrenim talebini karşılamak, insan gücümüze nitelikli yüksek öğrenim hizmeti sunarak toplumsal gelişmemizi hızlandırmak ve güçlendirmek için üniversitelerin olmazsa olmaz bir değere sahip oldukları”nı, “diğer yandan ekonomiden sağlığa, tarımdan teknolojiye hayatımızı etkileyen ve bizim ‘yeni’ olarak adlandırdığımız neredeyse her şey”in “ilk önce üniversite koridorlarında ya da bir akademisyenin zihninden gün ışığına çıktığı”nı belirtti. Korkmaz, “bu yüzden bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de üniversite hem eğitim öğretim hem de araştırma ve geliştirme yapan en önemli kurumsal yapıdır. Toplum da üniversitelere çok büyük önem atfetmektedir. Hükümetlerimiz ise gerek çağın ihtiyaçlarını yerine getirmek amacıyla gerekse toplumun haklı taleplerini karşılamak üzere üniversitelere destek vermektedir” şeklinde konuştu.
İşte prof. Dr. Korkmaz’ın açıklamaları!
HER İLE BİR ÜNİVERSİTE PROJESİNDE BAŞARI
Diğer taraftan yakın geçmişte bir hükümet politikası olarak her şehrin en az bir üniversitesi olması fikri kabul edilmiştir. Bu çerçevede illerimizde yeni üniversiteler açılarak "her ile en az bir üniversite" projesi tamamlanmıştır. Geldiğimiz noktada şu açıkça görülmektedir ki proje başlangıcında ifade edilen "her ilde bir üniversite olur mu?" ya da "yeterli akademik kadrolar yetiştirilmeden üniversite kurulması yanlış olur" türünden karşı eleştiriler bugün yanlış çıkmıştır. Şahsen ben bu politikanın karşılıklı tartışıldığı dönemlerde "mümkün olsa da her ile 2 üniversite yapılabilse" görüşümü her ortamda ifade etmiştim. Zira her yıl milyonlarca gencimiz üniversite kapılarından dönerken, sadece "evrensel bilgi" veya "evrensel bilimsel ölçütler" gibi aslında özü itibariyle doğru, fakat reel ülke gündem ve gerçekliğinden uzak anlayışlarla mesele ele alınamazdı. Çok doğru bir şekilde, üniversitelerimiz hızlıca kuruldu ve kamu kaynaklarından çok önemli bütçeler ayrılarak kurumsal ve fiziksel altyapılarını tamamlamalarının yolu açıldı. Unutmamak gerekir ki üniversiteler tarafından neler hayata geçirildiyse bunlar, milletin vergileriyle toplanan kaynaklar kullanılarak yapıldı. Elbette "insan gücü alt yapısı" için kaynak ayrılması çok değerli bir hamledir. Yeterli, yetişmiş ve nitelikli insan gücüne sahipseniz başınıza gelecek her türlü sıkıntının altından kalkabilirsiniz. Sanıyorum bu nedenle öncelikle bu politikayı üreten siyasi kadrolara da teşekkür etmek gerekiyor.
Peki, "her ile en az bir üniversite" politikasının en temel hedefleri nelerdir? Bu proje hayata geçirilirken hangi kaygılarla harekete geçilmiştir? Dikkat edildiği takdirde projede 3 temel noktanın belirgin olarak öne çıktığını söylemek mümkün gibi gözükmektedir:
1)Eğitime ulaşmayı kolaylaştırarak fırsat eşitliğini sağlamak. Bu temel hedef doğrultusunda, eğitime ulaşma bakımından dezavantajlı gurupların (örneğin yoksul öğrenciler, kız öğrenciler ve engellilerin) kendi şehirlerinde eğitim almalarını kolaylaştırmak.
2)Yerel ekonomik canlılığı arttırmak ve ivedilikle hizmetler sektörünün illerde gelişmesini sağlamak.
3)Toplumun yetiştirdiği en eğitimli kişilerin yaşadıkları yerin sorunlarına ve bu yerlerin gelişmelerine bilimsel katkı sağlamasını temin etmek.
TEMEL HEDEF VE MİSYON: 1000 AKADEMİSYEN KADROSU
Kanaatimce "her ile en az bir üniversite" projesinin en fazla üzerinde kafa yorulması gereken yönü de bu üçüncü maddede yer almaktadır. Sadece, Burdur ölçeğindeki bir ilde 300 akademisyen ve bundan daha fazla yardımcı öğretim elemanının varlığını düşünsek bile, bu büyük bir fırsat değil midir? Gelişme dinamiğine bağlı olarak bu sayının yakın gelecekte 500+500 olacağını öngörürsek, 1000 kişilik nitelikli bir kadronun bir kent için neler yapabileceğini şöyle bir hayal edelim. Bunu hayal etmenin bile insanda heyecan uyandırmaması mümkün değildir; zaten şahsımı da heyecanlandıran asıl nokta budur.
MAKÜ Rektörlük seçimlerine birkaç ay kaldı. Nisan ortalarında yapılacak olan Rektörlük atamasına mevcut Rektör Prof. Dr. Mustafa Saatçı’nın dışında ilk kez yerli bir aday daha ortaya çıktı. Eski Ağlasun MYO Müdürü, SDÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Adem Korkmaz bugün (12 Şubat 2015 günü) Grand Özeren Otel’de kahvaltılı basın toplantısında “ben de varım” dedi.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Rektörlük seçimlerine birkaç ay kaldı. Nisan ortalarında yapılacak olan Rektörlük atamasına mevcut Rektör Prof. Dr. Mustafa Saatçı’nın dışında ilk kez yerli bir aday daha ortaya çıktı. Eski Ağlasun Meslek Yüksek Okulu (MYO) Müdürü, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Korkmaz bugün (12 Şubat 2015 günü) Grand Özeren Otel’de basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği kahvaltılı basın toplantısında “ben de varım” dedi. Üniversitenin günümüzde önemli kurumlardan biri haline geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Korkmaz, “toplumumuzun yüksek öğrenim talebini karşılamak, insan gücümüze nitelikli yüksek öğrenim hizmeti sunarak toplumsal gelişmemizi hızlandırmak ve güçlendirmek için üniversitelerin olmazsa olmaz bir değere sahip oldukları”nı, “diğer yandan ekonomiden sağlığa, tarımdan teknolojiye hayatımızı etkileyen ve bizim ‘yeni’ olarak adlandırdığımız neredeyse her şey”in “ilk önce üniversite koridorlarında ya da bir akademisyenin zihninden gün ışığına çıktığı”nı belirtti. Korkmaz, “bu yüzden bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de üniversite hem eğitim öğretim hem de araştırma ve geliştirme yapan en önemli kurumsal yapıdır. Toplum da üniversitelere çok büyük önem atfetmektedir. Hükümetlerimiz ise gerek çağın ihtiyaçlarını yerine getirmek amacıyla gerekse toplumun haklı taleplerini karşılamak üzere üniversitelere destek vermektedir” şeklinde konuştu.
İşte prof. Dr. Korkmaz’ın açıklamaları!
HER İLE BİR ÜNİVERSİTE PROJESİNDE BAŞARI
Diğer taraftan yakın geçmişte bir hükümet politikası olarak her şehrin en az bir üniversitesi olması fikri kabul edilmiştir. Bu çerçevede illerimizde yeni üniversiteler açılarak "her ile en az bir üniversite" projesi tamamlanmıştır. Geldiğimiz noktada şu açıkça görülmektedir ki proje başlangıcında ifade edilen "her ilde bir üniversite olur mu?" ya da "yeterli akademik kadrolar yetiştirilmeden üniversite kurulması yanlış olur" türünden karşı eleştiriler bugün yanlış çıkmıştır. Şahsen ben bu politikanın karşılıklı tartışıldığı dönemlerde "mümkün olsa da her ile 2 üniversite yapılabilse" görüşümü her ortamda ifade etmiştim. Zira her yıl milyonlarca gencimiz üniversite kapılarından dönerken, sadece "evrensel bilgi" veya "evrensel bilimsel ölçütler" gibi aslında özü itibariyle doğru, fakat reel ülke gündem ve gerçekliğinden uzak anlayışlarla mesele ele alınamazdı. Çok doğru bir şekilde, üniversitelerimiz hızlıca kuruldu ve kamu kaynaklarından çok önemli bütçeler ayrılarak kurumsal ve fiziksel altyapılarını tamamlamalarının yolu açıldı. Unutmamak gerekir ki üniversiteler tarafından neler hayata geçirildiyse bunlar, milletin vergileriyle toplanan kaynaklar kullanılarak yapıldı. Elbette "insan gücü alt yapısı" için kaynak ayrılması çok değerli bir hamledir. Yeterli, yetişmiş ve nitelikli insan gücüne sahipseniz başınıza gelecek her türlü sıkıntının altından kalkabilirsiniz. Sanıyorum bu nedenle öncelikle bu politikayı üreten siyasi kadrolara da teşekkür etmek gerekiyor.
Peki, "her ile en az bir üniversite" politikasının en temel hedefleri nelerdir? Bu proje hayata geçirilirken hangi kaygılarla harekete geçilmiştir? Dikkat edildiği takdirde projede 3 temel noktanın belirgin olarak öne çıktığını söylemek mümkün gibi gözükmektedir:
1)Eğitime ulaşmayı kolaylaştırarak fırsat eşitliğini sağlamak. Bu temel hedef doğrultusunda, eğitime ulaşma bakımından dezavantajlı gurupların (örneğin yoksul öğrenciler, kız öğrenciler ve engellilerin) kendi şehirlerinde eğitim almalarını kolaylaştırmak.
2)Yerel ekonomik canlılığı arttırmak ve ivedilikle hizmetler sektörünün illerde gelişmesini sağlamak.
3)Toplumun yetiştirdiği en eğitimli kişilerin yaşadıkları yerin sorunlarına ve bu yerlerin gelişmelerine bilimsel katkı sağlamasını temin etmek.
TEMEL HEDEF VE MİSYON: 1000 AKADEMİSYEN KADROSU
Kanaatimce "her ile en az bir üniversite" projesinin en fazla üzerinde kafa yorulması gereken yönü de bu üçüncü maddede yer almaktadır. Sadece, Burdur ölçeğindeki bir ilde 300 akademisyen ve bundan daha fazla yardımcı öğretim elemanının varlığını düşünsek bile, bu büyük bir fırsat değil midir? Gelişme dinamiğine bağlı olarak bu sayının yakın gelecekte 500+500 olacağını öngörürsek, 1000 kişilik nitelikli bir kadronun bir kent için neler yapabileceğini şöyle bir hayal edelim. Bunu hayal etmenin bile insanda heyecan uyandırmaması mümkün değildir; zaten şahsımı da heyecanlandıran asıl nokta budur.
Category
🗞
Haberler