KıvılcımHaber’in devrimci demokrat, vatansever, sanatçı köşe yazarı Evren Mumcu, Ankara Galeri Z’de geleneksel el sanatlarımızdan bindallı işleme tekniği sim sırma sanatının en önemli temsilcilerinden olan annesi Naciye Mumcu ile birlikte “Analı kızlı sergi” adlı karma resim sergisi açtı. Yurt içi ve dışından birçok ödül sahibi olan Evren Mumcu ile WhatsApp aracılığı ile sergisi hakkında söyleştik.
-Serginiz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
*Annemin hayaliydi. “Analı kızlı sergi açalım” derdi hep bana. Pandemide o kendi evinde, ben kendi evimde uğraşırken ‘sanat çalışmalarımızı beraber sergileyelim’ diye karar verdik. Çalışmalarımızın hakkını verecek en iyi yer Ankara’nın tarihi dokusunda can buldu.
-Anneniz Naciye Mumcu’nun sanatı ev sanat anlayışı hakkında ne söylersiniz?
*31’inci sergisiyle annem geleneksel el sanatlarımızdan bindallı işleme tekniği sim sırma sanatının en önemli temsilcisi oldu. Kendi özel tasarımlarıyla sadece değerli ipliklerle yapılan nakış tekniğini sanatsal tablolara dönüştürdü. Sim sırmayı bindallı gelinlik içeriğinden çıkardı ve hikâyelere dönüştürüp masal tadında dans ettirdi adeta...
Mevlana, Yunus Emre ve diğerleri, Naciye Mumcu’nun elleriyle Anadolu topraklarında yer etmiş birlik ve kardeşlik felsefesini yeniden seslendirdi. Dünya sevgiyle dönsün dediler. Altın eller, çalışan eller emekçilerin, üretenlerin umudunu seslendirdi. Geleneksel eşsiz Türk motif ve desenlerimizi, unutulmaya yüz tutan geçmişimizi bize yeniden hatırlattı. Sim sırma sanatımızın son temsilcisi sanatçımız Naciye Mumcu’ya Fransa’da bronz madalya kazandıran Kutsal El Sanatları Yarışması ülkelerinden gelen birçok sanatçı arasında onu zirveye taşıdı.
-Kendi sanatınız hakkında bilgi verin biraz da.
*Doğal sanat yeteneğini genetik yollardan aldığım için çocukken annemin çizimlerini taklit ederek çiziktirmeye başladım. İlkokul öğretmenimin yeteneğimi farketmesiyle Eşref Üren ve Osman Zeki
Oral’ın Kızılay Zafer Çarşısında bulunan Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde buldum kendimi. İtalya
Pinerolo Kasabası’ndan gelen ilk resim ödülümü Çekoslovakya ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nden gelen ödüllerle pekiştirdim. Mimariye ilgim bu süreçle başladı ve bu mesleğe yöneldim.
İtalya’dan gelen ödül sanırım beni İtalyanca öğrenmeye yönlendirdi. Kendimi İtalya‘da bir mimarlık bürosunda çizimler yaparken buldum. Projelerim yerel İtalyan gazetelerinde çıktı. Gezici sergilere katıldı. Yurt içi ve yurtdışında birçok proje gerçekleştirdim. Yüksek Lisansımı Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı’nda “İtalya‘da Sit Alanları” konusunda yaptım. Yeditepe Üniversite’sinde “Sanat ve Tasarım” bölümünü açtım. Yurtdışında Fransa Nice, İtalya Roma ve Beyrut Lübnan‘da yaşadıktan sonra eşimin vefatıyla Ankara’ya döndüm.
Yurtdışında resim çalışmalarıma devam ettim. Döndükten sonra mimar ressam Gür Dalkıran hocamın bana hediye ettiği “Uğur Mumcu” tablosuyla yıllarca ara verdiğim resme yeniden başladım. Emperyalizmi resmeden ilk ressam Gür Dalkıran atölyesinde resim çalışmalarım
-Serginiz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
*Annemin hayaliydi. “Analı kızlı sergi açalım” derdi hep bana. Pandemide o kendi evinde, ben kendi evimde uğraşırken ‘sanat çalışmalarımızı beraber sergileyelim’ diye karar verdik. Çalışmalarımızın hakkını verecek en iyi yer Ankara’nın tarihi dokusunda can buldu.
-Anneniz Naciye Mumcu’nun sanatı ev sanat anlayışı hakkında ne söylersiniz?
*31’inci sergisiyle annem geleneksel el sanatlarımızdan bindallı işleme tekniği sim sırma sanatının en önemli temsilcisi oldu. Kendi özel tasarımlarıyla sadece değerli ipliklerle yapılan nakış tekniğini sanatsal tablolara dönüştürdü. Sim sırmayı bindallı gelinlik içeriğinden çıkardı ve hikâyelere dönüştürüp masal tadında dans ettirdi adeta...
Mevlana, Yunus Emre ve diğerleri, Naciye Mumcu’nun elleriyle Anadolu topraklarında yer etmiş birlik ve kardeşlik felsefesini yeniden seslendirdi. Dünya sevgiyle dönsün dediler. Altın eller, çalışan eller emekçilerin, üretenlerin umudunu seslendirdi. Geleneksel eşsiz Türk motif ve desenlerimizi, unutulmaya yüz tutan geçmişimizi bize yeniden hatırlattı. Sim sırma sanatımızın son temsilcisi sanatçımız Naciye Mumcu’ya Fransa’da bronz madalya kazandıran Kutsal El Sanatları Yarışması ülkelerinden gelen birçok sanatçı arasında onu zirveye taşıdı.
-Kendi sanatınız hakkında bilgi verin biraz da.
*Doğal sanat yeteneğini genetik yollardan aldığım için çocukken annemin çizimlerini taklit ederek çiziktirmeye başladım. İlkokul öğretmenimin yeteneğimi farketmesiyle Eşref Üren ve Osman Zeki
Oral’ın Kızılay Zafer Çarşısında bulunan Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde buldum kendimi. İtalya
Pinerolo Kasabası’ndan gelen ilk resim ödülümü Çekoslovakya ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nden gelen ödüllerle pekiştirdim. Mimariye ilgim bu süreçle başladı ve bu mesleğe yöneldim.
İtalya’dan gelen ödül sanırım beni İtalyanca öğrenmeye yönlendirdi. Kendimi İtalya‘da bir mimarlık bürosunda çizimler yaparken buldum. Projelerim yerel İtalyan gazetelerinde çıktı. Gezici sergilere katıldı. Yurt içi ve yurtdışında birçok proje gerçekleştirdim. Yüksek Lisansımı Ankara Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı’nda “İtalya‘da Sit Alanları” konusunda yaptım. Yeditepe Üniversite’sinde “Sanat ve Tasarım” bölümünü açtım. Yurtdışında Fransa Nice, İtalya Roma ve Beyrut Lübnan‘da yaşadıktan sonra eşimin vefatıyla Ankara’ya döndüm.
Yurtdışında resim çalışmalarıma devam ettim. Döndükten sonra mimar ressam Gür Dalkıran hocamın bana hediye ettiği “Uğur Mumcu” tablosuyla yıllarca ara verdiğim resme yeniden başladım. Emperyalizmi resmeden ilk ressam Gür Dalkıran atölyesinde resim çalışmalarım
Category
🗞
Haberler