• evvelsi gün
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, “Asgari ücret büyük bir hayal kırıklığı yarattı ama ondan daha büyük bir hayal kırıklığı önümüzdeki hafta açıklanacak olan emekli aylık artışları ve memur maaşlarında yapılacak değişikliktir. Asgari ücretin de çok altında bir artışla karşı karşıya kalacağımızı biliyoruz” dedi.
(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, "Asgari ücret büyük bir hayal kırıklığı yarattı ama ondan daha büyük bir hayal kırıklığı önümüzdeki hafta açıklanacak olan emekli aylık artışları ve memur maaşlarında yapılacak değişikliktir. Asgari ücretin de çok altında bir artışla karşı karşıya kalacağımızı biliyoruz" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Karatepe, Genel Merkez'de basın toplantısı düzenledi. Karatepe şunları kaydetti:
"Maalesef yoksulluk kavramı ülkemizde o kadar kullanılır oldu ki bugün ücretsiz karşılaştırmalar yaparken bile açlık, yoksulluk gibi kavramları dilimize dahil etmek durumunda kaldık.

hbrlr1.com/ctfccwfikckckl

Category

🗞
Haberler
Döküm
00:00Buyurun.
00:12Değerli basın mensupları ve ekranları başında bizi izleyen
00:16sevgili vatandaşlarımız, hepinizi saygıyla
00:19selamlıyorum. Bugünkü sunumumu yapmadan önce ııı yarın
00:24tamamlayacağımız iki bin yirmi dördünün ardından gelecek olan
00:27yeni yılın hepimize sağlık, mutluluk, ııı zenginlik, refah
00:32getirmesini diliyorum. Değerli basın mensupları biz sadece yeni
00:39bir yılı sonlandırmıyoruz ama aynı zamanda yirmi birinci
00:43yüzyılın ilk çeyreğinin de sonuna doğru hızla
00:47yaklaşıyoruz. Maalesef yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği
00:51Erdoğan iktidarları altında geçti. Yirmi iki yıldır. Iki
00:55bin iki yılından beri iktidarda bulunan Erdoğan
00:59hükümetleri bizi bu sürenin sorucunda getirdiği tek yer
01:05derin bir yoksulluk olmuştur maalesef. Ülke nüfusunun büyük
01:11çoğunluğunun derin yoksulluğa itildiği, küçük azınlıkların
01:16servetlerine servet kattıkları, emeğin payını alamadığı,
01:20çiftçinin perişan olduğu, çalışan, üreten, taş üstüne
01:25taş koyan, üretmek için alın teri dökenlerin maalesef
01:29beklentilerinin karşılanmadığı derin yoksullaşmaya ağır bir
01:34biçimde sürüklendiğini görüyoruz. Maalesef yoksulluk
01:38kavramı ülkemizde o kadar sık kullanılır oldu ki bugün ücret
01:42karşı karşılaştırmalarını yaparken bile açlık, yoksulluk
01:47gibi kavramları dilimize dahil etmek durumunda kaldık. Açlığa
01:53referans yapmadan ücret artışlarının seviyesini
01:56tartışamaz hale geldik. Geçen hafta açıklanan asgari ücrete
02:01ilişkin değerlendirmelerde de maalesef bunu çok net bir
02:04biçimde görüyoruz. Çalışanların beklentilerinin oldukça altında
02:08kalan enflasyonun bile çok çok altında kalan asgari ücret
02:13artışını karşılaştırırken bunun iki bin yirmi beş yılının
02:17hangi ayında açlık sınırının altına düşeceğini maalesef biz
02:22iktisatçılar da toplantılarda televizyon ekranlarında gazete
02:26köşelerimizde tartışır hale geldik. Yirmi iki yılın sonunda
02:31geldiğimiz yer varlık, refah, zenginlik gibi kavramlar değil
02:37açlıkın referans olarak alındığı ve bütün ücretlerin
02:41buna bakarak karşılaştırıldığı bir yer olmuştur maalesef. Biz
02:48buna layık değiliz. Bizim hak ettiğimiz şey zenginlik
02:51içerisinde, refah içerisinde yaşayan bir toplum. Açlık
02:54sınırının üzerine çıkmak bile yeterli değil. Yoksulluk sınırını
02:58neden referans olarak almadığımızı açık bir biçimde
03:02bugün sizinle paylaşmak isterim. Ülkede yaşayan
03:05nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırı altında bir
03:09gelire sahip olduğunu maalesef üzülerek ve sizlerle paylaşmak
03:13isterim. Bugün Türk işini açıklamış olduğu yoksulluk
03:16sınırı verisine baktığımızda ki Aralık ayı rakamı
03:20yayınlandığında bunun çok daha yükselmiş olacağını göreceğiz.
03:23Bugün ülkede çalışanların, ücret geliri elde edenlerin
03:26büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırının altında bir gelir
03:30elde ettiğini bize çok net bir biçime gösterir. Üniversite
03:35hocalarının bile isimlerinin önde uzun üvanlar olan
03:38akademisyenlerin, doktorların, mühendislerin yani ülkeye değer
03:43katan yüksek derecede üretim yapanların bile eline geçen
03:47ücretlerin yoksulluk sınırının altında kaldığını maalesef
03:51üzülerek görüyoruz. Biraz önce söyledim. Asgari ücret büyük
03:56bir hayal kırıklığı yarattı ama ondan daha büyük bir hayal
03:59kırıklığı önümüzdeki hafta açıklanacak olan emekli aylık
04:04artışları ve memur maaşlarında yapılacak değişikliktir. Asgari
04:08ücretin bile çok altında bir artışla karşı karşıya
04:12kalacağımızı biliyoruz. Bir taraftan çalışanlar enflasyon
04:16ezdirilirken diğer taraftan emeklilerin alacakları
04:20artışların çok sınırlı kalacağını bildiğimiz bir bu
04:23dönemde maalesef üzülerek görüyoruz ki iktidar tarafından
04:27yapılan açıklamalarda çalışanların enflasyona
04:30ezdirilmediği emeklilerin enflasyon karşısında güçlü bir
04:35biçimde korunduğuna ilişkin açıklamalar kamuoyuyla
04:38paylaşılıyor. Açıklanan resmi verilere baktığımız zaman bu
04:42açıklamaların verilerle örtüşmediğini çok net bir
04:45biçime görüyoruz. Cuma günü üç Ocak tarihinde iki bin yirmi
04:50dört yılı sonu enflasyon verisi açıklanacak. Bu verinin
04:53muhtemelen yüzde kırk altı seviyesinde olacağını
04:56biliyoruz. Yani iki bin yirmi dört yılı tamamlandığında
04:59enflasyonun resmi verilere göre yüzde kırk altı seviyesinde
05:03olacağını TÜİK Cuma günü saat onda kamuoyuyla paylaşacak.
05:07Enflasyonun resmi olarak bile yüzde kırk altı olarak
05:11gerçekleştiği bir dönemde ücretlerin yüzde otuz seviyesinde
05:15arttırılmış olmasına rağmen hala biz vatandaşlarımızı
05:20enflasyona ezdirmiyoruz ifadesinde ve ifadesini
05:24kullanabilmek ancak ve ancak vatandaşın aklıyla alay edenlerin
05:28yapabileceği bir şeydir. Yoksulluğun derinleştiği,
05:33açlığın referans olarak kullanıldığı bu ülkede maalesef
05:36orta sınıf kalmamıştır. Orta sınıfı olmayan bir ülkenin
05:40gideceği hiçbir yerde yoktur. Peki biz bu duruma neden
05:44geldik? Bu bizim kaderimiz mi? Hayır, değil. Bu duruma
05:48gelmemizin tek sebebi iktidarın uyguladığı ekonomik
05:52programdır. Vatandaşı o kadar derin bir yoksulluğa sürükledi
05:56ki uygulanan programlar çalıştığıyla ihtiyacını
05:59karşılayamayan, borçlanarak derin bir borç vatana
06:03sürüklenen vatandaşlarımız kısa yoldan hızlıca nereden para
06:07kazanıp ihtiyaçlarını karşılayabilir çabası içerisinde
06:11bir taraftan şans oyunları, bir taraftan yasal ya da yasa
06:15dışı bayis siteleri, diğer taraftan kripto paralar gibi
06:19oynaklığı çok yüksek olan yerlerde şanslarını denemeye
06:23eğer denk getirebilirlerse bir miktar para kazanma çabasına
06:28girmiştir. Bu sebeple görüyoruz ki bu piyasalara baktığımızda
06:31şans oyunlarına, kripto piyasalarına baktığımızda
06:35görüyoruz ki burada ağırlıklı olarak Türkiye Cumhuriyeti
06:38vatandaşlarının bulunduğunu ve sık sık işlem yaptığını üzülerek
06:43görüyoruz. Peki iktidar vatandaşa refah yaratacak
06:49işleri neden yapıyor? Bunun gerekçesi aslında yirmi iki
06:53yıldır uyguladıkları iktisat politikasının temelinde yatıyor.
06:56Uygulanan politika Türkiye'yi sürekli bir biçimde döviz
07:01ihtiyacına mahkum eden bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Üretimde
07:05dışa bağımlılığının artmış olması, cari işlemler açığının
07:08sürekli artıyor olması, dış borcumuzun çok yükselmiş olması
07:12bugün beş yüz yirmi milyar dolara yaklaşmış olan bir dış
07:16borçtan bahsediyoruz. Türkiye'nin sürekli olarak döviz
07:20girdisini zorunlu hale getirmiştir. Ihracat yaparak
07:25bunu kazanma şansının olmadığını bilen iktidarda ancak yurt
07:30dışından borçlanma yoluyla bu kaynağın ülkeye girmesi sonucunu
07:34doğuracak politikalar hayata geçirmiştir. Bunun için
07:37yaptıkları şey ne olduğunu biliyoruz. Yüksek faiz
07:40ödeyerek yabancı fonların ülkeye girmesini teşvik etmek. Tabii o
07:45gelen paranın bir gün çıkacağını da biliyoruz. Fakat
07:48onların çıkmasını geciktirebilmek için sürekli
07:51olarak o fon yöneticilerine şu mesaj veriliyor. Merak etmeyin.
07:55Biz sizin paranızı vakti geldiğinde rahat bir biçimde
07:58ödeyebilmek için vatandaşlarımızın refahından
08:02taviz vermeye onları hayatı ekonomik olarak daha zor yapmaya
08:07hazırız mesajıdır. Bunu da kararlı bir biçimde sürdükle
08:11sürdürdüklerini görüyoruz. Ancak bu bizim kategorik
08:15olarak reddettiğimiz bir durumdu. Türkiye'de uygulanan
08:19iktisat politikasını ya da ekonomi politikası bir
08:22iktisatçı tarafından kurgulanmış değil bir fon yöneticisi
08:26zihniyetiyle hayata geçirmiş bir politikadır. Çünkü temel
08:30kurgunun sürekli olarak yurt dışından fon girişi üzerine
08:33kurgulandığını biliyoruz. Ama biz bunu değiştireceğiz. Mevcut
08:39iktidarın bunu değiştirme şansı yok. Çünkü mevcut iktidar
08:42göreve geldiği tarihteki şikayet ettiği göstergeleri bile
08:45değiştirememiştir. Bundan yaklaşık on bir yıl önce iki bin
08:50on üç yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medya hesabından
08:53yaptığı bir paylaşımda aynen şunu söylüyor. Göreve
08:57geldiğimizde faiz oranı yüzde kırk yedi idi. Diyerek bundan
09:03duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor ve bu yüksek faiz
09:07oranından şikayet ediyor. Göreve geldikleri tarihte faiz oranı
09:11yüzde kırk yediydi. Şu an içinde bulunduğumuz günde
09:14politika faiz oranı ne kadar olduğunu hatırlıyor musunuz?
09:17Geçen hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplandı ve
09:22faiz oranlarını iki yüz elli basmağını indirerek yüzde kırk
09:25yedi buçuk seviyesine çekti. Ne kadar ilginç bir oran değil
09:28mi? On üç on bir yıl önce şikayet ettikleri kötü olarak
09:33gösterdikleri oranın bile üzerinde bir faiz oranına bugün
09:37sahibiz. Yani iktidar yirmi iki yıllık ııı döneminin sonunda
09:41bizi getirdiği yer kendilerinin bile başlangıçta
09:44şikayet ettiği makro göstergelerdir. Sorunları uzun
09:49uzun anlatmama gerek yok. Hepiniz bunları biliyorsunuz,
09:51yaşıyorsunuz. Evet, çok ağır ekonomik koşullarla karşı
09:55karşıyayız. Fakat karamsar olmaya da gerek yok. Bu
09:58ekonomik koşulların değiş

Önerilen