• 2 ay önce
İstanbul sokaklarına sinmiş puslu bir hava ve bu kez daha umutsuz, daha öfkeli bir Başkomser Nevzat. Ahmet Ümit’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Yırtıcı Kuşlar Zamanı adlı yeni romanı, okurlarıyla buluştuğu andan itibaren büyük ilgi gördü. Nevzat’ın hayatındaki derin travmalar, adalet arayışı ve toplumun içinde bulunduğu sosyal çöküş bu romanda ön planda. Ancak bu kez bireysel trajedilerle toplumsal çöküş çok daha yakıcı bir şekilde yansıtılıyor.

Roman, Nevzat’ın karısı ve kızını kaybettiği patlamanın ardındaki sırları çözme çabasını ve intikam duygusuyla çelişkili olan, adalet arayışını konu alıyor. Nevzat, geçmişin travmalarıyla yüzleşirken, İstanbul’un yeraltı dünyasındaki metamfetamin ticareti ve mafya düzeniyle savaşıyor. Uyuşturucu baronlarının etkisi ve ahlaki çöküş, Türkiye’nin bugünkü gerçeklerine ayna tutuyor.

Ahmet Ümit’le birçok kez röportaj yaptım ve her seferinde bir kez daha anladım ki, Başkomser Nevzat maceraları yalnızca bir polisiye değil; toplumun derin yaralarına dokunan, sorgulatan ve sorgulayan bir seri. “Ülke bu durumdayken başka bir şey yazamazdım, içim yanıyor” diyen Ümit, bu sözleriyle hepimizin duygularına tercüman oluyor. Yazarla, Nevzat’ın karanlık dönüşümünü, İstanbul Sözleşmesi’nin toplumsal önemini, gündemden düşmeyen yaralayıcı olayları, uyuşturucu salgınını ve toplumsal çöküşü derinlemesine ele aldık. Sohbetimizi, Ümit’in İstanbul Sözleşmesi'ne dair şu çarpıcı vurgusuyla noktaladık: “İstanbul Sözleşmesi'ni derhal yürürlüğe koymamız gerekiyor. Yasalar daha ağır olmalı, kadınların hakları güvence altına alınmalı. Pozitif ayrımcılık zorunlu.”
Döküm
00:00Yırtıcı Kuşlar Zamanı 2 Ekim'de çıktı, hepimiz koştuk ve gördük ki Komiser Nevzat'ı çok özlemişiz. Neler hissediyorsunuz?
00:08On günde büyük bir etki yarattınız.
00:10Çok büyük bir etki oldu.
00:12Aslında beklemediğim bir şey değil ama bu başkomiser Nevzat kitabında, bu benim 15. romanım, 8. Nevzat kitabım hiç olmadığı kadar daha önceki hem Nevzat kitaplarında hem öteki romanlarımda 25 kitabımda olmadığı kadar
00:29yoğun bir ilgiyle karşılandı. Bu arada çünkü bir seyahatler de yaptım yani Antalya'ya gittim, Kocaeli'ne gittim, Anadolu'ya da bir gezi yaptım, İstanbul'da imzalarımız oldu ve gerçekten olağanüstü bir ilgiyle karşılaştım.
00:44Umarım devam eder, devam etmesi önemli çünkü Türk gibi başlayıp İngiliz gibi bitirmek diye bir deyim var.
00:50Eğer bunu böyle devam ettirirsek çok çok çok iyi gözüküyor.
00:55Çünkü okuduklarına değecek bir roman oldu.
00:57Teşekkür ederim. Evet sizin gibi okurlarımın çoğundan da geri dönüşler gelmeye başladı. Genellikle büyük %99 oranında çok mutlular, memnunlar. Tek dertleri çok çabuk bitiyor. Yeni kitap ne zaman?
01:12Tam da gündemi de yakından takip ediyor o romanın. Gündemi yakın bir yerde geçmesinin önemli bir etkisi var. Bu romanda Nevzat genellikle güçlü ve adalet arayışıyla tanıdığımız bir karakterken insan olarak zayıflıklarını görüyoruz bu romanda.
01:29Ve derin yalnızlığını daha belirgin aslında görüyoruz. Beni bu kısım çok etkilemişti. Sizce Nevzat'ın yalnızlığı Türkiye'deki bireylerin yalnızlaşmasına nasıl artışıyor?
01:40Aslında tam da öyle. Çünkü bu kitapta farklı bir Nevzat ile karşı karşıyayız. Evet öteki kitaplarda da Nevzat kederlidir. Hiçbir zaman mutlu bir adam değildir. Ama hep umutludur. Çok yoğun bir umudu vardır. Ve daha serinkanlıdır.
01:57Bu kitapta Nevzat'ı daha karamsar, biraz daha ümitsiz, daha öfkeli görüyoruz. Aslında bu şu anda Türk halkının, Türkiye'de yaşayan insanların ortak ruh hali.
02:10Çaresizlik, umutsuzluk, sıkışmışlık, giderek yoksullaşmak, insanların birbirine karşı kuşkuyla bakması, insanların devlete karşı kuşkuyla bakması, adalete karşı kuşkuyla bakması.
02:23Bütün bu haleti ruhiye Nevzat da somutlanıyor. Nevzat da bu ülkede yaşayan bir insan olarak bütün bu suç sarmalından, bu adaletsizlikten, liyakatsizlikten, hukuksuzluklar yoğun bir şekilde payını alıyor.
02:38Çünkü emniyetten biri, en çok alanlardan biri bizzat suç örgütleriyle mücadele ettiği için, suçun içinde olduğu için doğrudan ona etkiliyor.
02:47Ve burada tabii gerçekten de doğrudan etkileyen başka bir olay daha var ki karısı ile kızının katillerinin bulunması meselesi.
02:54Evet tam da oraya geleceğiz zaten. Nevzat'a doktorların uyguladığı şok bir tedavi var.
03:00Çünkü o sebep olduğunu düşündüğü kazanın sorumlusu hissediyor kızının ve karısının ölmesiyle ilgili olarak.
03:08Bu şok tedaviler haftasındaki travmalardan kurtulmaya da çalışırken Türkiye'nin de tarihsel ve toplumsal haftasında bir unutma eğitimi hep görüyoruz aslında.
03:17Unutma bizi bir süre sonra duyarsızlaştırıyor.
03:21Ne diyorsunuz bu duyarsızlaştırmaya?
03:23Maalesef böyle. Aslında bu insanda da var. Yani birileride de hayatı sürdürebilmek için bazen büyük travmaları unutuyoruz.
03:31Unutmak işimize geliyor. Hatta çok çirkin olaylara göz yumuyoruz.
03:36Yani mesela aile içi şiddetle bu yoğun olarak yaşanıyor.
03:39Yani anneler evlilikleri sürsün diye çocuklarına, kızlarına yapılan tacizlere göz yumuyorlar.
03:45Toplumsal olarak da ne yazık ki geçmişte yaşadığımız büyük yıkımlar, büyük trajediler, büyük travmaları unutma eğilimindeyiz.
03:53Unutalım ve yolumuza devam edelim.
03:55Ama bu doğru bir yöntem değil.
03:58Çünkü unuttuğumuz her sorun çözülmeden orada kalıyor ve giderek büyümeye başlıyor.
04:03Bir süre sonra devasa bir şekilde karşımıza çıkıyor.
04:06Bugün Türkiye'de yaşadığımız pek çok mesele bu.
04:09Bunun gibi eğer biz şimdi cumhuriyetin 101. yılını kutlayacağız 29 Ekim'de,
04:13cumhuriyet fikri ancak demokrasiyle birleştiğinde anlam kazanabilir.
04:18Biz eğer çok daha önce demokrasiyi kurabilseydik, demokratik bir cumhuriyet yaratabilseydik,
04:24cumhuriyetimiz demokrasiyle taçlansaydı bugün yaşadığımız sorunların büyük bölümünü yaşamayacaktık.
04:30Fakat onu hep iteledik.
04:32Aman işte milli beka, aman işte şu oldu, aman işte bu oldu.
04:35Darbeler darbeler işte o darbeler ne için yapılıyorsa her zaman bir gerekçe vardır.
04:39Demokrasi giderek ötelendi.
04:41Yahut sivil iktidarlar kendi konumlarını güçlendirmek için hukuku boşasaydılar,
04:46demokrasiden uzaklaştılar daha kolay yönetebilmek için iktidarların işine geliyor.
04:50Ve bu bugün artık bir demokrasi sorunu değil, bir varoluş yok oluş sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
04:56Bir ekmek meselesi.
04:58Çünkü demokrasi yoksa, hukuk yoksa, zenginlik yok.
05:01Bugün demokrasi olmadığı için sefalete doğru sürükleniyoruz.
05:04Tıpkı bunun gibi.
05:06O yüzden unutmamak gerekiyor.
05:08Sorunların üzerine gitmek gerekiyor.
05:10Sorunlarla mücadele etmek gerekiyor.
05:12Sorunları çözmek gerekiyor.
05:14Bileği de böyle güçlenir, toplumlar da böyle güçlenir.
05:16Sorunları çözerek güçlenir.
05:18Sorunları unutarak güçlenmeniz mümkün değil.
05:21Bu sadece varolan konumunuzu sürdürmenizi sağlar.
05:24Başka hiçbir anlamı yoktur bunun.
05:26Ama bu da varolan konumunuzu da sürdüremezsiniz çünkü fakirleşeceksiniz,
05:29yoksullaşacaksınız yahut güçsüz hale geleceksiniz.
05:32O yüzden unutma diyoruz biz.
05:34Unutmak öldürür diyoruz.
05:36Çok doğru.
05:37Ülkemizdeki MED ticaretine daha sert bir poşet çiziyorsunuz.
05:40MED kullanının Türkiye'de bu kadar hızlı yayılmasının ardındaki en temel sebep ne sizce?
05:46Bu kadar çünkü çok geniş bir araştırma yaptığınızı biliyorum Rumalı Nazırlık çalışmasından.
05:50İki neden var.
05:51Bir kere uyuşturucu tacirlerinin açgözlülüğü, para iştahı.
05:55O yüzden Türkiye'yi seçtiler.
05:57Karşılık niye bu kadar karşılık buluyor?
05:59Bunun nedeni tümüyle sosyolojik.
06:01Çünkü gençlerimiz umutsuz, insanlarımız umutsuz.
06:04Artık hayattan zevk alamıyorlar.
06:06O yüzden de gerçeklikten kopmak, bir hayal aleminde yaşamak istiyorlar.
06:10Onları gerçeklikten kopartan en ucuz şey bu uyuşturucu.
06:14Bu MED dediğimiz Allah'ın belası ifrit şey.
06:17Çünkü korkunç bir uyuşturucu bu.
06:19Yani beyne doğrudan etkiliyor.
06:21Özellikle gençlerimizin hedefi alıyor.
06:23Bu insanlar bir hayal aleminde, bir sanrı aleminde yaşıyorlar ve cinayetleri görüyoruz.
06:28Annelerin öldü, kitapta da yazdım.
06:30Annelerini öldürenler, yakınlarını öldürenler, zombi gibi yaşayanlar.
06:34Ve maalesef giderek sayıları artan bir kitleyle karşı karşıyayız.
06:38Bunun nedeni bu.
06:40Uyuşturucu tacileriyle mücadele etmek gerekiyor.
06:42Özel bir ekip kurulması gerekiyor.
06:44İçişleri Bakanlığı'nın başlı başına, aynı zamanda yolsuzlukla mücadele içinde
06:49temiz elleri operasyonu gibi bir operasyon ekibi kurulması gerekiyor.
06:52Ama hepsinden önemlisi gençlere umut vermemiz gerekiyor.
06:56Gençlerin hepsi umutsuz.
06:58Evlenmek istiyor.
07:00Adam diyor ki abi nasıl evleneyim?
07:022 milyon lira sadece düğün ve ev masrafları.
07:04Ben bu parayı nereden bulayım, nasıl evleneyim diyor.
07:06Yani bırakın ev almaktan falan vazgeçtim.
07:08Üniversiteye gidiyorlar.
07:10Bir sürü üniversite açılıyor.
07:12Ama işsizler ordusu, üniversitelerde kalitesizlik almış başını gidiyor.
07:14Ya tepeden tırnağa bir çürüme.
07:16Maalesef böyle bir süreç yaşıyor Türkiye şu anda.
07:18O yüzden hani ilk sorunu da söylediğimiz gibi.
07:22Nevzat onun için öfkeli.
07:24Çıkmazdayız.
07:26Nasıl olacak bu diyoruz?
07:28Ekonomik tedbirler uygulanıyor.
07:30Vergiler getiriyor, vergiler artırılıyor.
07:32Ama çözüm hala belli değil.
07:34Şöyle olsa inanıyoruz, güveniyoruz.
07:36Biz bir toplumuz.
07:38Bir yıl sonra kimse buna inanmıyor.
07:40İnanmamız için de bir neden yok aslında.
07:42Böyle bir şey yok.
07:44O nedenle umutsuzlar ve bir umutsuzluk.
07:46Hayal tüccarlarının o küçük, ucuz uyuşturucularla
07:48beyni küçülten, insanlarımızı hasta eden,
07:50insanları mahveden uyuşturucuya yönelmelerine neden oluyor.
07:52Aslında Nevzat'ın üzerindeki o yağmurlu, kara hava hepimizin üzerinde ve bunun çok iyi bir yansımasını da görüyoruz Romanda.
08:00Kesinlikle yani Romandaki metafor, yağmur metaforu.
08:04Kara hava iki anlam taşıyor.
08:06Bir fırtınanın, bir karanlığın içinde, gri bir havanın içinde yaşıyoruz.
08:10Ama aynı zamanda bir ihtiyaç.
08:12O gri hava eğer yağmurları getirirse, o yağmurlar bütün bu pisliği süpürüp götürebilir.
08:18Onun adı demokrasi.
08:20Umut var mı?
08:22Umut her zaman var.
08:24Umut yok dersek her şey biter.
08:26Neden umut var? Çünkü genç bir nüfusuz.
08:28İnsanlar ve Türkiye bugüne kadar çok büyük badirelerden kurtuldu.
08:32Yani düşünün, bir Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı ve oradan genç bir cumhuriyet yaratabilen bir toplum bu toplum.
08:38Yani dinamikleri çok güçlü bir toplum.
08:40Ama kendi başına asla bir şey olmayacak.
08:42Ve demokrasi siyasileri bırakmayacak kadar ciddi bir şeydir.
08:46Halkın buna sahip çıkması, hepimizin sahip çıkması gerekiyor.
08:49Hepsinin muhalifeti, iktidarı kim varsa hepsine karşı yanlışsa yanlış, doğruysa doğru suratlarına suratlarına çarpmamız lazım.
08:56Anlatmamız lazım.
08:58Sahip çıkarsak tabi umut var ve bizim hayatımız sahip çıkmaktan başka şansımız yok.
09:02Ben bu romanı niye yazdım?
09:04Bunun için yazdım.
09:06Bir önceki romanım Kayıp Tanrılar Ülkesi, Berlin'de geçen.
09:08Yine tabi evrensel sorunlara değiniyorum ama bu kitap artık benim en güncel romanım.
09:14Yani tartışılabilir.
09:16Bu kadar güncel bir mesele roman yapılabilir mi diye tartışılabilir gerçekten.
09:20Ama benim artık içerim, ciğerim yanıyor.
09:23Bunu yazmak zorundaydım.
09:25Bunlar varken, bu kadar sorun varken başka bir şeye bakamazdım.
09:28Beni rahatsız ediyor çünkü.
09:30Sabah kalkıyorum bu, televizyonu açıyorum bu.
09:32Bitmiyor sorunlar.
09:34Bir yandan narin cinayet, bir yandan o gencecik, genç polisi öldürdüler.
09:37Çeteler almış başını gidiyor.
09:39İnsanlar sokakta rahat yürüyemiyor.
09:41Yoksulluk almış başını gidiyor.
09:43Hayvan katliamları acımasızca sürüyor.
09:46İşte Gebze'de en son gördük.
09:48İnsanlarımız konuştuk, alabildiğine umutsuz.
09:50Gençler Türkiye'den kaçmaya çalışıyor.
09:52Utanç verici bunlar.
09:54Bütün bunlar olurken bir yazar olarak tessiz kalamazdım ve yapabileceğim en iyi şey bu.
09:59Aslında belki o sizin yeter çığlığınızı hepiniz okuyup da hissettiğiniz ve içselleştirdiğiniz için de bu kadar insana kısa sürede yayılıyor.
10:07Muhtemelen öyle oldu. Herkes öyle diyor yani.
10:09Harika. Peki, romana dönecek olursak.
10:12Mafya son yıllarda sadece suç örgütü olmaktan çıkıp toplumsal düzenin bir parçası haline gelmiş görüyor.
10:18Doğru.
10:19Bu karanlık güçlerin ve güçperestlerin ya da iktidarperestlerin toplum üzerindeki etkisi sizce Türkiye'de ne kadar derin?
10:27Toplumun bu kadar hızlı bozulmasının altında yatan sebep ne?
10:33Birinci mesele şu. Kötü bir geleneğimiz var. Bu kul kültürü.
10:37Yani aslında bu sadece Türkiye Cumhuriyeti ve sadece Osmanlı için geçerli değil.
10:42Bu topraklarda daha önce var olmuş olan Doğu Roma, Roma, Hitit hepsinde bir kul kültürü var.
10:48Nedir kul kültürü?
10:49İşte o dönem ne diniyse yani diyelim ki pagansa işte Zeus'a bağlılık, Jüpiter'e bağlılık, İsa'ya bağlılık.
10:56İşte yahut Müslümanlık da Allah'a bağlılık.
10:58Ve bu dinin temsilcisi hükümdar kimse, kral, imparator, padişah.
11:04Onların temsilcisi ailede baba.
11:08Sesiyle böyle geliyor.
11:09Dolayısıyla birey olmak yok.
11:11Yani hep bir şekilde biz kendimizi daha güçlü birine adamışız.
11:15Kendimiz ona bağlı. Birey olamamışız.
11:17Aslında Cumhuriyet'in tezi birey olmak.
11:19Kul kültürünü kırmak, onun yerine bireyler, yurttaşlar, vatandaşlar yaratmak.
11:24Asıl amacı buydu.
11:25Fakat demokrasi gelişmediği için bu amacımızda hep sorun yaşadık.
11:29Hep eksik kaldı.
11:30Bu ne demek?
11:32Bu itiraz etmeyen, boyun eğen, kendi kararlarını başkasının vermesine izin veren bir insan biçimi demektir.
11:41Bizde maalesef bu yaygın olarak devam ediyor.
11:44Cumhuriyet'in projesi kul kültürünü yıkmak olmasına rağmen bunu başaramadık.
11:49Başaramadık çünkü dediğim gibi demokrasiyi kuramadık.
11:54Mesela Atatürk geldi.
11:55Atatürk'ün adamın söylediği şeyi biliyor musun?
11:57Yurttaşlar diyor. Vatandaşlar.
11:59Kul demiyor. Kul diyen padişah.
12:01Kullarım diyor.
12:02Ama diyor ki yurttaşlar, vatandaşlar.
12:04Siz bireylersiniz falan.
12:05Ama hayır. Mustafa Kemal Atatürk'ü de insanlar yeni bir padişah olarak algıladılar.
12:10İnanılmıyor da öyle algıladılar.
12:11Zaten Adnan Menderes öyle kendini sundu.
12:14Demirel'e Ecevit biraz itiraz etti.
12:16Şu anda zaten öyle.
12:18Bundan mutluluk duyuyorlar şu anda iktidardakiler.
12:20Onlara padişah denmesinden ve kullarım diye onlara hitap etmekten mutluluk duyacak bir anlayış var.
12:26Bütün bunun, bütün bunların altında işte bu zihniyet yatmaktadır.
12:30Kendi irademizi, kendi siyasi kararlarımızı, kendi kişisel hayatımıza dair kararlarımızı
12:36başka birine baba dediğimiz, hükümdar dediğimiz, reis dediğimiz, artık ne diyorsanız ona kral dediğimiz
12:44ona devretmek.
12:45Bu bir gelenek ve bu gelenek ne yazık ki kırılmadı.
12:48Yani cumhuriyetin bunu kırması gerekiyordu.
12:50Dediğim gibi demokrasi olmadığı için bunu başaramadık biz.
12:53Bunu kırarsak eğer yani gerçekten cumhuriyetimizi demokrasiyle taşlandırırsak,
12:57gerçek bir demokrasi kurarsak bu kalkacak o zaman.
13:00Daha iyi bir yere doğru gideceğiz.
13:02Hayır demeyi öğrenmeliyiz.
13:04Tam olarak bu.
13:05Birey hayır der.
13:06Olmaz der.
13:07Yok der.
13:08Yapamazsın der.
13:09Adam her şeyi yapıyor.
13:10Kimse sesini çıkarmıyor.
13:11O zaman yapacak.
13:12Yapabiliyorum yaparım diyor.
13:13Artırıyor.
13:14Giderek genişliyor.
13:15Artıracak.
13:16Artıracak.
13:17Artıracak.
13:18Siz dur diyeceksiniz.
13:19Hayat böyle bir şey.
13:20Biz sosyal medya çağındayız ve bunun etkilerini de görüyoruz.
13:23Son yaşadıklarımızı artık özellikle Z kuşağı ve bizler hayır diyoruz ve yaptırımımız
13:29da var.
13:30Bir umut var bu anlamda.
13:32Tabi değişiyor.
13:33İşte yani Gebze kitabı puanında katılmıyoruz mesela bütün yayıncılar.
13:35Mesela tüm yayıncıların hayır demesi, katılmıyoruz demesi çok dokunaklıydı bence.
13:40Muhteşem.
13:41Muhteşem.
13:42Muhteşem.
13:43İşte böyle olması gerekir.
13:44Mesela bir ek vergi koydular.
13:46Haksız bir vergi koydular.
13:48Hayır demek lazım.
13:49Olmaz demek.
13:50Mafya Yılmaz bu konuda çok güzel bir açıklama yapmış.
13:53Zaten kredi alarak borç alıyorsun.
13:55Tabi.
13:56Borcun vergisi olmaması.
13:57Aynen ya.
13:58Benim hayalimden alıyor.
13:59Yani diyor ki sen yüz bin lira para harcayacaksın.
14:01Harcamayacağım ki.
14:02Sen bunun hayalimden vergi alıyorsun benim.
14:04Olandan vergi alıyorsun.
14:06Akıl dışı bir şey.
14:07Dünyada böyle bir şey yok.
14:08Borç veriyorsun bana zaten.
14:09Evet.
14:10Yani böyle bir şey yok ki.
14:11Bu nasıl alabilirsin sen ya.
14:12Ben diyorum ki bu ay yüz bin lira harcayacağım.
14:15Tamam o zaman yedi yüz elli lira.
14:17Harcamayacağım belki.
14:18Ya bunu nasıl alırsın sen.
14:20Akıl dışı yani gelinen yer bu.
14:22Korkunç.
14:23Sadece vatandaşların açısından değil.
14:25Gördüğümüz gibi artık sistem de çalışmıyor.
14:27Sistem de çökmüş durumda.
14:28Çöker çünkü.
14:29Çöker.
14:30Çok önemli bir hali yok.
14:31Evet.
14:32Ki siz bir önceki röportajımızda şey demiştiniz.
14:35Ekonomik kriz alınacak önlemlerle birraya eğer ya da geç girer.
14:41Ama sosyal çürümenin, toplumsal çürümenin etkileri, jenerasyonları.
14:46Çok uzun sürecek.
14:47Çok uzun sürecek.
14:48Çünkü şu ortaya çıktı.
14:50Liyakatsizlik.
14:51Yani çalışmak yerine bir partiye üye olmak, bir gruba eklenmek, bir gruba yandaş olmakla hayatımı sürdürebilirim.
15:00İyi para kazanabilirim.
15:02Bunun adı biliyorsunuz ahlaksızlık.
15:04Çünkü bir takım insanlar oturuyorlar, üniversiteye gidiyorlar yahut çalışıyorlar, meslek öğreniyorlar.
15:10Ve bu insanlar yerine hiçbir özelliği olmayan bir insan bir partiye ya da bir gruba dahil oluyor, yandaş oluyor.
15:17Ve gayet rahat bir şekilde hatta zenginleşerek, defalarca zenginleşerek hayatını sürdürebiliyor.
15:23Toplumun gözünün önünde oluyor.
15:25Şimdi o zaman genç insanlar ne diyor?
15:27Ben niye üniversitede dirsek çürüteyim ki?
15:29Yani niye gidip bir meslek öğrenmek için atölyede dirsek çürüteyim ya?
15:32Niye uğraşayım ki?
15:33Onun yerine girelim bir iktidar partisine, yakın bir yerlere falan bilmem nerelere.
15:37Ondan sonra hadi bakalım güç odaklarına yakın olurum.
15:40Geleceğimi garanti altıramam.
15:42Ama bu ne demek?
15:44O insan belki kendini kurtarır ama toplum çöker.
15:46Çünkü liyakatsiz insanlar işin başına gelir.
15:48O zaman iş yürümez.
15:50İş ne?
15:51Toplumun hepsi, bütün kurumlarımız, kurumlar çürümeye başlar.
15:53O zaman ülke çöker ki işte bugünkü durum budur.
16:00Roman boyunca karakterler arasında zaman zaman derin sessizlikler oluyor.
16:04Bu sessizlikler de her zaman iç dünyasındaki karmaşığı da yansıtıyor gibi geldi bana.
16:09Konuşulmayanların, sessizliklerin gücü romanın anlatımında ne kadar önemli?
16:15Çok önemlidir.
16:17Resim sanatıyla ilgili bir şey söyleyeyim.
16:19O resmi yapanlar şey değil aslında.
16:21O resmi ortaya çıkaran arkadaki boşluktur.
16:23Yani biz o boşluğun içindeki, o hayat denilen kocaman boşluğun içerisindeki önemli anları kurguluyoruz.
16:31Önemli anları bir hikaye haline getiriyoruz.
16:34O sessizlik olmasa romanın bir anlamı olmaz.
16:36O sessizlik olduğu için bütün o konuşmalar, bütün o çatışmalar, hararetli konuşmalar, öfkeler, nefretler, aşklar, silahlı çatışmalar hatta hepsi bir anlam kazanır.
16:48Bütün mesele aslında biraz da o.
16:50Bazı okurlarım bana şöyle dediler.
16:52Ya kitabın sonunda hani kitap bitiyor ve siz hani devamında bir şeyler söylemenizi bekliyoruz.
16:58Hani ne bileyim işte ev genelinde toplansınlar, tatavladı toplansınlar.
17:04Ne bileyim işte evet bu da böyle oldu.
17:06Hayır böyle bir şey yok.
17:08Onu okura bırakmak zorundayız.
17:10Okurun düşünmesi lazım.
17:11O sessizliği okurun yorumlaması lazım.
17:13Yani orada üçü hep birbirine sarıldıkları yerde artık orada büyük bir sessizlik var.
17:17O sessizlik şudur.
17:19Ey okur bitirdin kitabı.
17:20Ne diyorsun?
17:21Artık sen düşün.
17:22Ne yaparsan yap.
17:23Orada ben bir şey diyemem.
17:24Doğru ya da yanlış diye bir şey yok.
17:26Tamamen öyle.
17:27Çünkü sanattan bahsediyoruz.
17:28Sanat kimseye bak şunlar doğrudur bunlar yanlıştır filan demez.
17:32Biz bir panorama çizeriz.
17:34Burada da öyle bir Türkiye panoraması çiziyorum ben.
17:36Ve okuyan insanlar o panoramadan kendileri için ne lazımsa onu alırlar.
17:41Onun üzerine düşünürler.
17:42Kafa yorarlar.
17:43Duygulanırlar.
17:44Heyecanlanırlar.
17:45Korkarlar.
17:46Nefret ederler.
17:47Sevgi duyarlar.
17:48Yüzleşirler.
17:49Kendileriyle yüzleşirler.
17:50En önemli kısmı budur yani.
17:52Bu romandaki kahramanı bir Nevzat ile hepimiz özdeşleşiriz.
17:55Ali ile özdeşleşiriz.
17:57Ya Ali diyor ya.
17:58Nevzat diyor ben yapmış olabilir miyim?
18:00Öldürmüş olabilir miyim?
18:01Ali diyor ki başkomiserim siz yapmışsanız da doğrudur.
18:03Şimdi tabii doğru bir şey değil ama Ali bu yani.
18:05Şimdi Ali böyle diyecek.
18:06Ben Zeynep tarafından.
18:07Tabii.
18:08Zeynep de diyor başkomiserim kanıtlara bakalım filan yani.
18:11Her zaman soğukkanlı.
18:13Daha adil tabii ki.
18:15Bizim Ali çok heyecanlı.
18:17Nevzat'ı çok seviyor.
18:18Yani onun için ölür yani.
18:20Ama doğru olan bu değil.
18:21Ki Nevzat da onu yapmaz.
18:23Edebiyat sorgulaması da var tabii.
18:25Tabii.
18:26Tabağı almanın.
18:27Tabii.
18:28Çok doğru bir nokta.
18:29Edebiyat aslında metinlerin hepsi insanları sorgulattırıyor.
18:33Cevapları vermiyor.
18:34Tabii.
18:35Nevzat'ta da bu var.
18:37Bulunduğumuz durumu ve içselleştirdiğimiz bu karamsar dünyayı
18:42bizi tekrar sorgulamamız nedeniyle oluyor.
18:44Tabii.
18:45Beni de en çok etkileyen buydu.
18:47Bu Nevzat macerasından onu söylemek istiyorum.
18:51Nevzat'ın Türkiye'de sizin kadın cinayetlerine çok önem verdiğinizi biliyorum.
18:55Evet.
18:56Kadın konusunda her zaman önemli konuşmalar yapıyorsunuz.
19:00Her gün artan kadın cinayetleri toplumsal adaletinde ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor.
19:05Erkek şiddeti, kaybolan ve öldürülen kız çocukları,
19:09hunharca işlenmiş cinayetler, hayvan katliamları.
19:13Gerçekten bu çöküşü durdurmak için ne yapmalıyız sizden?
19:17Yani birkaç şey lazım.
19:19Uzun vadeli, uzun vadeli.
19:20Erkek egemen sisteminin tümüyle değişmesi lazım.
19:23Uzun vadeli ve kalıcı olan budur.
19:25Yani eğer erkek çocuklara sünnet düğünü yapılıyorsa buradan başlamamız gerekiyor.
19:32O zaman kızların dergen olmasına dair bir kutlama yapmamız gerekir.
19:35Buradan başlamamız gerekiyor.
19:37Çünkü erkek adamın erkek oğlu olur lafı,
19:39bu topluma özgü bir şey ve ne kadar gereksiz, anlamsız
19:42ve giderek kadın cinayetlerinin yolunu açan bir anlayıştır.
19:45Uzun vadede, uzun vadede bunu ortadan kaldırmamız gerekiyor.
19:49Erkek egemen sisteminin tümüyle kalkması lazım.
19:51Ama bu kaç bin yıllık bir zaman dilimi.
19:56Bugün bence asıl yaşanan şey bir kadın uyanışı.
19:59Kadınlar bir uyanış içerisindeler, hayır diyorlar.
20:02Kadın cinayetlerinin Türkiye'de ve dünyada artması nedenlerinden bir tanesi de budur.
20:07Kadınlar artık erkeğe bağlı olmaktan çıktılar.
20:10Çalışıyorlar, kendi ekonomik bağımsızlıklarını sağlıyorlar
20:14ve istemedikleri adama da kusura bakma arkadaşım buraya kadar ben seni istemiyorum diyorlar.
20:19Burada sorun şu, bu uyanışa karşı erkekler
20:22yıllarca, binlerce yıldır elde ettikleri o kazanımları kaybetmemek için
20:27canavarlaşıyorlar, vahşileşiyorlar ve öldürmeye başlıyorlar.
20:31Kadın cinayetin altına yatan birinci mesele bu.
20:33Ve bu kültürü değiştirmek için hem ailede hem milli eğitimde
20:39köklü reformlar yapmamız gerekiyor. Birincisi bu.
20:41İkincisi, bugünkü hemen yapılacak İstanbul Sözleşmesi'ni derhal yürürlüğe koymamız gerekiyor.
20:47Çünkü İstanbul Sözleşmesi'ne bakın çok basit bir şey anlatacağım.
20:50Sizi bir adam taciz ettiğinde, onu davet ettiğinizde sizin adresiniz adama bildiriliyor.
20:55İstanbul Sözleşmesi'nde bu yok.
20:57İki, adam sizi taciz ediyor, cinsel saldırıda bulunuyor, siz davacı olmuyorsunuz, kapanıyor.
21:04Ama İstanbul Sözleşmesi'nde siz davacı olmasanız da devlet bir kamu davası açıyor
21:08ve o adamı toplumsal düzeni bozduğu için, cinsiyet ayrımcılığı yaptığı için yargılamaya başlıyor.
21:14Hukuki olarak bunların yapılması lazım.
21:16Ve çok ağırlaştırılması lazım.
21:18O kadar komik şeyler var ki, efendim diyor mahkeme iyi halinden dolayı,
21:21iyi hali değil kravat bakıyor adam gitmiş, kadını parçalamış öldürmüş,
21:24çoluğunu çocuğunu parçalamış öldürmüş, efendim iyi halinden dolayı.
21:28Bu yasaların çok ağırlaştırılması lazım.
21:30En önemli mesele bu.
21:32Ama asıl mesele, uzun vadede bir sorunu çözeceksek biz,
21:35erkek egemeni düşüncesinin tümüyle yıkılması, ortadan kaldırılması gerekiyor.
21:39Hayatın her alanında kadınların eşit, hatta pozitif ayrımcılığı da kullanmamız gerekiyor.
21:45Net böyle olması gerekiyor bu işin.
21:47Yani başka türlü yok.
21:48Bu ikisi için mücadele etmek şart.
21:50Uzun vade ve kısa vade.
21:52Bu ikisi ancak bununla bir sonucu ulaşabiliriz belki.
21:57Peki, son sorularıma geliyorum.
22:00Nevzat'ın Beyoğlu'yla olan bağı sadece fiziksel bir mekan ilişkisinden çok,
22:05onun ruh halini içsel çatışmalarında temsil ediyor.
22:09Beyoğlu, Nevzat'ın kişisel yolculuğunda, karanlıkların içindeki aydınlığı bulma çaresi mi?
22:15Nedir?
22:16Bana Nevzat'ın Beyoğlu'nu anlatır mısınız?
22:18Ahmet'imin gibi, Müt'ink'in de olabilir.
22:20Beyoğlu aslında şöyle bir yer, hayatın kendisi.
22:23Yani bütün hayatın ya da Türkiye'nin sıkıştırılmış, çok sıkıştırılmış İstiklal Caddesi,
22:29Cadde-i Kebir yahut Osmanlı Caddesi ismiyle.
22:32Burada her türlü yaşam biçimi var.
22:34Zenginlik, finans merkezleri, sanat merkezleri, din merkezleri,
22:39Hristiyanlığın, Müslümanlığın,
22:41efendim işte Yahudiliğin sinagogu var,
22:43işte Mevlihanemiz var Galata, bunlar.
22:46Aynı zamanda bir sürü yaşam biçimi.
22:48Uyuşturucu satılıyor, insan satılıyor burada, insan satılıyor.
22:52İnanılmaz rengarenk, canlı, aynı zamanda çok tehlikeli ve ölümcül,
22:57eğlence merkezleri.
22:59Burada caddeye baktığınızda hayatın bütün biçimlerini, bütün formlarını görürsünüz.
23:04Ve bu bir karmaşa aslında.
23:06Ama bu karmaşa aynı zamanda bir umuttur.
23:08Çünkü yaşamın yenilenebileceğine dair bir umuttur.
23:12Beyoğlu bir anka kuşudur.
23:14Anka kuşunun özelliği şu, yanar ve kendi küllerinden yeniden doğar.
23:18Beyoğlu'nun özelliği bu.
23:21Nevzat için de anlamı bu.
23:23Suç merkezi burada.
23:25Kötülükler var, katiller var, suçlular var, yoksulluk var.
23:29Ama güzellikler var, ama umut var, ama dinamizm var, ama aşk var.
23:34Ama her şey var burada.
23:36Dolayısıyla Beyoğlu hayatın kendisi, cennetimiz ve cehennemimiz Beyoğlu.
23:42Ben de öyle düşünüyorum, Nevzat gibi düşünüyorum.
23:45Beyoğlu'nu daha güzel kimse anlatamazdı.
23:48Peki son soru. Ne zaman mutlu olacak bizim başkomiser Nevzatımız?
23:52Hepimiz bunu merakla bekliyoruz.
23:54Valla başkomiser Nevzat ara ara çok mutlu oluyor aslında.
23:57Yani Tatalı'ya gittiğinde, ergeniyenin yanına gittiğinde genellikle mutlu oluyor.
24:02Ama sonsuz bir mutluluk zaten böyle bir şey yok.
24:05Sonsuz mutluluk demektir.
24:06Sonsuz mutluluk demek, sonsuz mutsuzluk demektir.
24:09Mutluluk bizim genel olarak aslında durağın ya da mutsuz geçeni hayatımızda zaman zaman tattığımız çok değerli anlardır.
24:17Nevzat da öyle olduğu zaman çok mutlu oluyor aslında.
24:20Yani ben Nevzat, kederli bir adamım ama esas olarak mutluluğu tatmış da bir adam olduğunu söyleyebilirim Nevzat'a.
24:25Demlenmiş bir Nevzat bu romandaki sanki.
24:27Kesinlikle demlenmiş bir Nevzat.
24:30Umarım bir sonraki romanda biraz daha evlenerek, daha aşk yazacağız.
24:35Çok teşekkür ederim.
24:37Ben teşekkür ederim. Sağ olun.

Önerilen