TBMM'de kadına yönelik şiddete karşı araştırma komisyonu kuruldu. Araştırma komisyonu, çalışmalarının sonunda rapor hazırlayarak Meclis Genel Kurulu’na sunacak.
(TBMM) - TBMM'de kadına yönelik şiddete karşı araştırma komisyonu kuruldu. Araştırma komisyonu, çalışmalarının sonunda rapor hazırlayarak Meclis Genel Kurulu'na sunacak.
TBMM Genel Kurulu'nda AKP, CHP, DEM Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi grupları tarafından kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin araştırma komisyonu kurulması için verilen ortak önerge kabul edilerek araştırma komisyonu kuruldu. 22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olarak belirlendi.
hbrlr1.com/cbdcwbalkckckl
(TBMM) - TBMM'de kadına yönelik şiddete karşı araştırma komisyonu kuruldu. Araştırma komisyonu, çalışmalarının sonunda rapor hazırlayarak Meclis Genel Kurulu'na sunacak.
TBMM Genel Kurulu'nda AKP, CHP, DEM Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi grupları tarafından kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin araştırma komisyonu kurulması için verilen ortak önerge kabul edilerek araştırma komisyonu kuruldu. 22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olarak belirlendi.
hbrlr1.com/cbdcwbalkckckl
Category
🗞
HaberlerDöküm
00:00Sayın Başkan teşekkür ederim. Değerli milletvekilleri Türkiye
00:04uzun bir süreden beri sorunlarını akılcı yöntemlerle
00:08gerçekçi bir perspektifle çözmek yerine bunları göz
00:12ardı etmeyi tercih ediyor. Böylece bütün bu sorunlar
00:15birikerek derinleşiyor ve çok boyutlu olarak birbirleriyle
00:20etkileşerek daha da çözülmez hale geliyor. Dolayısıyla bugün
00:25konuşmakta olduğumuz kadının şiddete maruz kalması problemi
00:29de bunlardan biri. Aslını ararsanız Türkiye'de sadece
00:34kadınlar değil, çocuklar, erkekler, gençler, sağlık
00:39görevlileri, doktorlarımız da en temel anayasal hakları olan
00:44yaşama hakkını koruyamaz ve kullanamaz hale gelmiş durumda.
00:49Ve bizim en iyi niyetle yaptığımız eleştiriler burada
00:53göz ardı ediliyor. Tabii bütün bu problemlerin pek çok alanda
00:59eee yürütülen politikalarla ilişkisi var. Bu on dakika
01:03içinde ben bunlardan sadece bir kısmına değinebileceğim.
01:07Bildiğiniz gibi yirmi Mart iki bin yirmi birde Cumhurbaşkanı'nın
01:13anayasaya aykırı bir kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden
01:18Türkiye çekildi. Bizler anayasanın üstünlüğüne, hukukun
01:22üstünlüğüne ve kadın haklarının korunmasına değer veren kişiler
01:27olarak bunu yargıya taşıdık ama yargı üzerinde kullanılan
01:33siyasi baskılar maalesef sonuç almamızı engelledi. Peki neden
01:38bu sözleşmeden geri çekildik? Aslında İstanbul Sözleşmesi
01:42Türkiye'nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyi'nin bir
01:46sözleşmesi ve bu sözleşmenin hazırlanmasında bizzat Türkiye
01:51öncü bir rol oynadığı için sözleşme İstanbul Sözleşmesi
01:55adıyla anılıyor. Peki bu neye kurban edildi? Maalesef hükümet
02:00üyelerinin kısa yoldan oy devşirmeyi amaçlayan popülist
02:05politikalarına kurban edildi. Çünkü sözleşme aslında aile
02:10içi şiddeti önlemeye mahtuf düzenlemeler içerdiği halde
02:13kamuoyu yanlış bilgilendirildi, tahrif edildi sözleşmenin
02:18içeriği ve böyle bir sonuç ortaya çıktı. Biz mücadelemize
02:22devam edeceğiz ve bu komisyonun kurulması halinde
02:25sözleşmenin içeriğiyle ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmeye
02:29yönelik bir çalışmanın yapılmasını da arzu ediyoruz.
02:33Diğer problem Türkiye'de uzun bir süreden beri yürütülen
02:37cezasızlık kültürüdür. Bildiğiniz gibi her gün pek çok
02:42kadın cinayete kurban gidiyor. Şimdi odamda yeni okudum
02:46gazetede saat on beş sıfır sıfırda girilmiş haber Bakırköy
02:50ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin bahçesinde bir
02:54erkek önce karısını öldürüyor ve ardından kendisini
02:57öldürüyor. Peki niçin bu bu kadar yaygın bir uygulama?
03:01Çünkü karılarını eee nişanlılarını kız
03:06arkadaşlarını öldüren erkekler duruşmada kravat takıyor, tıraş
03:10oluyor, masum bir görüntüye bürünüyor ve hakkında derhal
03:14indirim uygulanıyor. Böylece ceza hukukunun caydırıcılığı
03:20ortadan kalkmış durumda. Bu ise konuşmakta olduğumuz problemi
03:25derinleşiren sebeplerden biri. Dahası bir kadın herhangi bir
03:29şekilde şiddete maruz kaldığında geliştirilen tuhaf
03:33bir söylem var. O kadın ya da o genç kız o saatte ne işi
03:38vardı orada? Falanca yerde ne işi vardı gibi söylemler öyle
03:42tuhaf bir manzara yaratıyor ki mağdur adeta fail haline
03:47getiriliyor. Fail ise masumlaştırılıyor. Bu söylem
03:52elbette ki eee bu tür fiillerin yaygınlaşmasına sebep oluyor.
03:56Daha vahim olanı ülkemizi yöneten çok önemli mevkilerde
04:01yer alan bir hükümet aktörü geçmişte kadınların kahkaha
04:06atmasının doğru olmadığını söylemişti. Bu ne gösteriyor
04:10bize biliyor musunuz? Ülkeyi yönetenler kadının mutlu olma
04:14hakkına savaş açmış durumdalar. Gene bir başka
04:18aktör hamile kadının sokakta dolaşmaması gerektiğini ifade
04:23ederek kadınlar için en uygun yerin dört duvar arası olduğunu
04:27ifade etmişti. Işte bu söylemlere göz yumuldukça bu
04:31manzara daha da derinleşerek devam edecek. Ifade hürriyeti
04:36temel bir hürriyet. Hükümeti ifade hürriyetinin meşru
04:41sınırları içinde eleştiren açıklamalara hükümetimiz savaş
04:46açarken aslında suç örgütlerine göz yuman bir politikaya vasıta
04:52oluyor. Biliyorsunuz geçtiğimiz Cumartesi günü İkbal ve
04:56Ayşenur isimli iki genç kadın bunharca katledildi ve
05:01öldürüldü. Bunun üzerine gazetede yayınlanan bir haber
05:04benim ilgimi çekti, sizler de gördünüz. Bir sosyal medya
05:09mecralarında örgütlenen bir örgüt varmış. Örgüt zorunlu
05:13bekarlar örgütü adını alıyor ve bu örgüt faaliyetleri
05:18çerçevesinde kadınlara karşı şiddeti teşvik ediyor. Ve bu iki
05:23cinayeti işleyen Semih isimli delikanlı bu örgütün en popüler
05:28isimleri arasında yer alıyor. Ben şimdi buradan sayın
05:31İçişleri Bakanımız da ve sayın Adalet Bakanımıza seslenmek
05:36istiyorum. Ifade hürriyetinin meşru sınırları içindeki
05:40açıklamalarla savaşacağınıza bu tür suç örgütleriyle
05:44mücadele ederseniz isabet kaydedersiniz. Zaten bakınız
05:48anayasamızın ifade hürriyetini düzenleyen yirmi altıncı
05:52maddesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin aynı konuya
05:56ilişkin onuncu maddesi ifade hürriyetinin sınırlarından
06:00birinin suçu ve suçluyu önlemek olduğunu bize söylüyor. Bizler
06:06burada muhalefet milletvekilleri olarak hükümetimize vatansever
06:10duygularla önergeler veriyoruz ama sonuç alamıyoruz. Örneğin
06:15ben on bir Haziran iki bin yirmi üçte aile bakanımıza bir
06:19önerge verdim. Seçim bölgem olan Antalya'da bir zihinsel
06:25engelli genç kızımız beş yıldan beri altmış yaşlarındaki çevre
06:30sakinlerinin tecavüzüne maruz kalıyor ve bu durumu kamu
06:34makamlarına bildiren diğer çevre sakinleri maalesef bu
06:39fiili işleyen erkeklerin şantajlarına konu oluyorlar. Ben
06:44bu konuda sayın bakana önerge verdim. Bakın üzerinden kaç ay
06:48geçti? Bana hala bir cevap verilmedi. Şimdi bu bize şunu
06:53gösteriyor. Oturduğumuz makamlar ve koltuklar sefa sürme yeri
06:58değil. Bu makamlar hepimize sorumluluk yüklüyor. Eğer
07:02sorumluluk üstlenemiyorsanız o makamlarda aşkla görev yapacak
07:07kişiler var. Derhal o kişilere yerlerinizi bırakmalısınız.
07:11Anayasamız soru önergelerinin cevap süresini on beş gün
07:16olarak düzenliyor. Yine bir başka konu. Bizler gayet iyi
07:20niyetle hükümetimizin yanlış politikalarına dikkat çekmek,
07:25çözüm bulmaya çalışmak istiyoruz. Yirmi sekizinci
07:28dönem ikinci yasama yılında yani bir Ekim iki bin yirmi
07:33üç, yirmi dokuz Temmuz iki bin yirmi dört tarihleri arasında
07:37muhalefet partileri olarak toplam bin iki yüz altmış beş
07:41araştırma önergesi verdik. Bunların hepsi Cumhurbulonun
07:46sistematik tutumuyla reddedildi. Peki bunların
07:50arasında hangi konular vardı? Kadına karşı şiddetin
07:53önlenmesi, çocuklarımızın ve gençlerimizin uyuşturucu
07:57maddelerin yaygınlaşmasından korunması, yargının
08:01etkinliğinin arttırılması, bağımsızlığının korunması,
08:05ailenin korunması gibi konular vardı. Eğer sizler böyle bir
08:10kutuplaştırıcı tutumla bu önergeleri reddetmeseydiniz
08:14belki şu ana kadar birçok komisyon kurulmuş, faaliyet
08:18göstermiş olurdu ve bu sorunlar da çözüm bulabilirdi.
08:23Dolayısıyla bütün bu tutumlar aslında muhalefete kulaklarını
08:28ve gözlerini tıkayan ülkeyi yönetenlerin sorumluluğu
08:31altındadır. Nihayet başka vahim bir örnek. Biliyorsunuz kısa
08:36bir süre önce Diyarbakır'da sekiz yaşında körpe bir kızımız
08:41bir cinayete kurban verildi. Peki ne oldu? Iktidara mensup
08:47bir milletvekili şu açıklamayı yaptı. Eğer biz bu konuda
08:52konuşacak, bildiklerimizi söyleyecek olursak bunların
08:56çoğu bu ailenin çoğu bizim dostlarımızdır. Susmamız
09:00gerekir. Gerçekten sabrı sona erdiren bir tutum
09:05izliyorsunuz. Pes dedirtiyorsunuz. Bu arkadaşınızı
09:08eleştirmediniz dahi. Kınamadınız dahi. Eğer bu
09:12tutumlar devam ettirilirse tabii ki bu tür şiddet eylemleri
09:16yaygınlaşır. Dahası aramızda avukatlık yapan bu konuda
09:20tecrübesi olan pek çok değerli meslektaşımız var. Ceza
09:24yargılamasının belli ilkeleri vardır. Bu cinayet dolayısıyla
09:28o ilkelere uyulmadı. Böylece delillerin karartılmasına adeta
09:33devlet eliyle zemin hazırlanmış oldu ve zavallı Narin
09:38arkadaşlarıyla okula gitmek, oynamak ve gelecek için hayal
09:43kurmak yerine bugün onun körpe bedeni toprak altında çürümeye
09:48terk edildi. Işte bu nedenle Sayın Milletvekilleri bu
09:52araştırma önergesine biz Gelecek Saadet Grubu olarak
09:55elbette destek veriyoruz. El birliğiyle bu sorunların
09:59çözüm