Mü’minûn Suresi 93 118 - Fahad Al Mutairi - Quran - Ruhunuza işleyecek harika tilavet

  • 5 yıl önce
Mü’minûn Suresi 93/118 - Fahad Al Mutairi - Quran - Ruhunuza işleyecek harika tilavet
MU'MİNÛN-93 : Kul rabbi immâ turiyennî mâ yûadûn(yûadûne),
De ki: “Rabbim, eğer vaadolunan şeyi bana gösterecek isen.”
MU'MİNÛN-94 : Rabbi fe lâ tec’alnî fîl kavmiz zâlimîn(zâlimîne).
Rabbim, öyleyse beni zalimler kavmi içinde bırakma.
MU'MİNÛN-95 : Ve innâ alâ en nuriyeke mâ neıduhum le kâdirûn(kâdirûne).
Ve muhakkak ki Biz, onlara vaadettiğimiz şeyi sana göstermeye elbette kaadir olanlarız.
MU'MİNÛN-96 : İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyiete, nahnu a’lemu bi mâ yasıfûn(yasıfûne).
Seyyiati (kötülüğü), en güzel olanla yok et. Biz, (onların) vasıflandırdıklarını en iyi biliriz.
MU'MİNÛN-97 : Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni).
Ve “Şeytanların kışkırtmalarından (vesveselerinden) sana sığınırım.” de.
MU'MİNÛN-98 : Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni.
Ve Rabbim, (şeytanların) benim yanımda bulunmalarından sana sığınırım.
MU'MİNÛN-99 : Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûni.
Onların birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim, beni geri döndür.” dedi.
MU'MİNÛN-100 : Leallî a’melu sâlihan fîmâ teraktu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).
“Böylece (geri gönderdiğin taktirde) terkettiğim salih amelleri (nefsi tezkiye edici ameli) işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece (boş) bir kelimedir. Ve beas edilecekleri güne kadar onların arkasında berzah (engel) vardır.
MU'MİNÛN-101 : Fe izâ nufiha fîs sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûn(yetesâelûne).
İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar.
MU'MİNÛN-102 : Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).
O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.
MU'MİNÛN-103 : Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.
MU'MİNÛN-104 : Telfehu vucûhehumun nâru ve hum fîhâ kâlihûn(kâlihûne).
Onların (ızdıraptan) ekşimiş olan yüzlerini ateş yalar.
MU'MİNÛN-105 : E lem tekun âyâtî tutlâ aleykum fe kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).
Âyetlerim size okunurken; onları tekzip edenler (yalanlayanlar), siz değil miydiniz?
MU'MİNÛN-106 : Kâlû rabbenâ galebet aleynâ şıkvetunâ ve kunnâ kavmen dâllîn(dâllîne).
Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Şâkîliğimiz (azgınlığımız), bize gâlip geldi ve biz, dalâlette olan bir kavim idik.”
MU'MİNÛN-107 : Rabbenâ ahricnâ minhâ fe in udnâ fe innâ zâlimûn(zâlimûne).
Rabbimiz, bizi oradan (cehennemden) çıkar. Bundan sonra dönersek; o zaman biz, mutlaka zalimler oluruz.
MU'MİNÛN-108 : Kâlehseû fîhâ ve lâ tukellimûni.
Dedi ki: “Orada (cehennemde) kalın ve bana (bir şey) söylemeyin!”
MU'MİNÛN-109 : İnnehu kâne ferîkun min ibâdî yekûlûne rabbenâ âmennâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrur râhımîn(râhımîn

Önerilen