AVRUPA’NIN TERÖRLE MÜCADELEDE ÇİFTE STANDART

  • 8 yıl önce
TERÖRLE MÜCADELEDE ÇİFTE STANDART
11 Eylül 2001’de gerçekleştirilen korkunç saldırıların ardından NATO’nun meşhur 5. Maddesi ilk defa yürürlüğe girdi. Buna göre NATO üyesi ülkeler, yapılan bu saldırıyı kendilerine yapılmış saydılar ve birlikte mücadele kararını aldılar. O tarihe kadar çok da fazla gündeme gelmeyen terör meselesi, bu tarihten sonra NATO’nun esas konusu haline gelmişti. Artık dünyada terör grupları arasında ayırım gözetilmeyecek ve bütün terör gruplarına karşı beraber mücadele edilecekti. ABD, bu kararın ardından terör örgütlerinin isimlerini içeren listeler hazırladı. Bunların içinde dünyadaki tüm terör örgütleri, Türkiye’de kanlı eylemler gerçekleştiren PKKda vardı.
AB’nin yayınladığı liste ise farklıydı. Avrupa’daki bölücü örgütler, Ortadoğu’daki radikal gruplar bu listede vardı; olmayan ise PKK idi. PKK üyeleri hala çeşitli Avrupa başkentlerini birer üs olarak kullanabiliyor, Avrupa sokaklarında Türkiye aleyhine gösteriler düzenleyebiliyor, o ülkelerin basın yayın imkanlarını kullanabiliyorlardı. AB, bu “yanlışlığı” Türkiye’nin baskıları üzerine Nisan 2002’de düzeltti düzeltmesine ama PKK terör örgütü çeşitli kurumlar tarafından Avrupa başkentlerinden finanse edilmeye, çeşitli vesilelerle illegal olarak desteklenmeye devam etti.
Bu çifte standart, günümüzde üzeri örtülü gibi görünse de aslında açıkça devam ediyor. İşte bu nedenledir ki son birkaç aydır Türkiye’de devam eden terörle mücadele de, bir kısım basın bazı kişiler tarafından farklı gösterilmeye çalışılıyor. Buna, Türkiye’den bazı kesimler de dahil.
Şimdi Türkiye’de son zamanlarda neler oluyor bir bakalım: Terörle mücadele operasyonları Türkiye’nin güneydoğusunda 2015 Eylül ayında başladı. PKK’nın uzun zamandır güneydoğuda belli bölgelerde konuşlanmış olduğu biliniyordu; fakat bölgedeki vahim durum operasyonların başlaması ile daha net anlaşılmış oldu. Fark edildi ki, Güneydoğu’nun belli ilçeleri PKK tarafından üs haline getirilmiş, bu bölgelerde devlet adeta tüm etkisini yitirmiş, Türk bayrakları indirilmiş ve halk PKK’ya zorla bağımlı hale getirilmişti. Bölgede halkı silah baskısı altında yaşarken, onların evleri, camileri, kahvehaneleri adeta birer mühimmat deposu haline getirilmişti. PKK, aleni bir şekilde Türkiye toprakları üzerinde hakimiyet kurmaya başlamıştı.
Bu dehşetli manzara, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türk Güvenlik Güçleri ile ortaklaşa yaptığı geniş çaplı operasyonları gerekli kıldı. Operasyonların merkez üssü Cizre, Silopi, Diyarbakır Sur, Dargeçit, Nusaybin ve İdil olmuştu. Bu bölgelerde sokağa çıkma yasakları peş peşe geldi. Fakat operasyonlar o kadar derinleşti ki, can güvenliklerinin korunması adına halk bu bölgelerden çıkarıldı ve onlara şehrin dışında barınacak yerler sağlandı. Terör örgütü, her zaman olduğu gibi, bulunduğu yerdeki yerli halka zarar vermekten çekinmedi. Evini açmayan Kürt aileleri silahla tehdit etti, kimisini öldürdü. Bazı aileleri kendi evlerinde esir aldı, kimi ailelerin evlerini mühimmat deposu olarak kullandı. İçinde öğrencile

Category

🗞
News

Önerilen