Cennetle İlgili Ayetlerin Tefsiri - 2

  • 10 yıl önce
ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki, şeytandan Allah’a sığınırım İnsan Suresinde; Cennette "Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün" (İnsan Suresi, 20) Rahman Suresi 54’ te; “Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar.” İnsan detaydan çok hoşlanıyor. Bak bu evde de koltukların kollarında biraz detaylar var. Varaklar var. Altına karşı insanda bir içgüdü var. Onu hayretle ve ibretle izliyoruz. Birçok maden var ama altın. O heyecanlandırıyor bizi Cennetten kalma bir içgüdü. İllaki onu istiyoruz. Kumaştaki detay, ne diyor ayette, bak? “Ağır işlenmiş atlastan.” Kaliteli kumaş hoşumuza gidiyor. Ağır işlenmiş. Ama bir de detay. “Yataklar üzerinde yaslanırlar” Halbuki insan istese havada durur. Uyku ihtiyacı da yok ama o yorgunluk içgüdüsü var ya dünyada öğrendiğimiz. Öyle ki artık ciğerimize işlemiş olacak. Durduk yere yaslanıyor. Niye dersen anlamı yok. Milyonlarca sene ayakta durabilir istese insan yorulmaz. Ama illaki yaslanıyor. O içgüdü yani. “İki cennetin de meyve devşirmesi oradakilere yakın ve kolaydır” Meyve ağaçlarında hep sorun, kim onun tepesine çıkacak? Düşme tehlikesi var bilmem ne. İnsan öyle ona bir özlemle bakar ağaca. Ama yakın dal oldu mu şahane oluyor. Biz Amasya’dan geçiyorduk otobüsle, ağaç dalları otobüse sürtüyordu, elma ağaçları. Elimi çıkarsam otobüsün penceresinden elmayı rahatça alacak durumdaydım. Koca koca böyle kırmızı elmalar. Mesela bak devşirmesi kolay, mesela insanın o çok hoşuna gidiyor. Ama bahçede biz çocukken ağacın tepesine tırmanırdık. Ondan sonra zaten sorun çıkmazdı. Ama garip bir şey. Çocuk ruhuyla elmadan biraz yedikten sonra diğer elmaya. Onu sonuna kadar yesene. Yok, öyle bir şey yok. Öyle bir his var, meyveye doymayacağız ahirette. Bir de meyvenin daldan kopma acısını tatmayacağız. Çünkü meyve daldan koptuğunda acı verir insana. Güzelliği bozulmuş oluyor. Onu görmemiz gerekir, yani kopmadığını görmemiz lazım. Muhammed Suresi, 15; “içinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar” Bak dünyanın aczini Allah gösteriyor. “İçinde bozulmayan sudan ırmaklar”. Mesela ırmak suyuna giriyorsun bulanık. Sudan içmek istesen içemezsin, değil mi? Kirli yani. Hiçbir ırmağın suyu temiz olmuyor. “Bozulmayan sudan ırmaklar” diyor. Billur gibi, istediğin gibi iç. İstediğin gibi yıkan. İstediğin gibi yüz. “Tadı değişmeyen sütten ırmaklar” Mesela süt anında bozulur. Orada öyle bir şey yok. Ve dokunmuyor o süt, istediğin kadar içiyorsun. Burada öyle fazla süt içemezsin. Yani 1 litre bile içmiş olsa bayağı rahatsız olur insan, çok rahatsız eder. “İçenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar” Yani artık ırmak gibi akıyor. Yani insan o kadar bol içiyor ondan istifade ediyor ki, ama bildiğimiz şarap değil o. Şarabın tadı çirkindir. Cennet şarabı özel bir içki. Yani hem doya doya içiyor, hem içinde yüzüyor. Öyle bir güzellik, görünümü de çok güzel. “Süzme baldan ırmaklar” bu da tatlı bir su ama bizim bilmediğimiz bir su. Yani bildiğimiz bal değil bu. Cennet balı ayrı bir şey. Bunları hep ahrette göreceğiz. Bunların özel tatları var, özel renkleri var. Ama insan içine giriyor. Mesela insan karpuzun içine girip karpuz yemeyi ister, değil mi? Ona benzer bir şey. “Ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır” Bildiğimiz bütün meyveler var, bu dünyada tanıdığımız her türlü meyve var. “Ve Rablerinden bir mağfiret” Allah’ın özel lütfu, Allah’ın özel ikramları, özel mesela Allah’ın tecelli etmesi en başta, en çok zevk alınan. “İkisinden de akmakta olan iki pınar vardır.” Pınar insanın çok hoşuna gider, kesintisiz akan pınar. Mesela eskiden vardı öyle çeşmeler. İnsanlar doymaz ona. Sürekli akması çok hoştur. “Şüphesiz muttaki olanlar gölgeliklerde, pınar başlarındadır” İnsanlar çok sever pınar başlarını. Zaten cennette iki yer var. Bir normal ışık aydınlığı, bir de hafif gölgelik yerler var. Hangisinden hoşlanıyorlarsa. Pınarbaşı muhabbet etmek için bu. Mesela şimdi biz yolda geliyoruz, her insanın mesela bir pınarbaşı arzusu vardır. Ama bu çok zordur, bayağı güçtür. Biz köyde giderdik Kazım’ın pınarı denilen bir yer vardı. Orada bir çam ağacının dibinden gürül gürül beyaz cam gibi su akardı. Membaa suyu akardı ama bayağı bol. O küçük bir havuz oluşturmuştu. Havuzdan hem alttan hem üstten akıyordu böyle. Kesintisiz devam ediyordu. Oradan aşağıya doğru akıyor, oradan da dereden aşağıya ana ırmağa doğru giderdi o su. Oraya biz mesireye giderdik, çok hoşumuza giderdi. Anneannem gözleme yapardı. Çökelekli yapardı, çay falan teşkilat oraya giderdik. Ondan sonra ye babam ye. “Bir pınar ki orada sel sebil olarak adlandırılır” Yani sürekli akan, ücretsiz olan. Bak “çeşit çeşit inceliklere ve güzelliklere sahiptirler” diyor Allah. İncelik ve güzellik incelik çok hoşuna gider insanın

Category

Önerilen