Filistin ve İsrail ancak İttihad-ı İslam'la ve Hz. Mehdi (as) ile sevgi ve barış içerisinde yaşayabilirler.

  • 11 yıl önce
DİDEM ÜRER: Hocam, İsrail Gazze’yi vurmaya devam ediyor. Son iki günkü saldırılarda en az 11 kişi hayatını kaybetti. 12’si ağır 49 kişi de yaralandı. İsrail akşam saatlerinde havadan 30 hedefe bomba yağdırdı ve hücum botları da Gazze sahilini top ateşine tuttu. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ordunun Gazze’deki operasyonu genişletmeye hazır olduğunu, saldırıların süreceğini söyledi. Amerika ise bu sabah konu ile ilgili bir açıklama yaptı ve “İsrail’in savunma hakkını destekliyoruz” denildi. Filistin de bu sabah İsrail’in güneyine roket saldırısı düzenledi ve 3 İsrailli hayatını kaybetti.

ADNAN OKTAR: Filistin’in yaptığını ben anlayamıyorum. Ne zorunuz? Roket saldırısının amacı nedir? Hadi roketi attın, 50 kişiyi de orada öldürdün; ne kazanacaksın? Nereye atıyorsun ayrıca? Hedef belli değil, şahıs belli değil, amacın belli değil. Habire uydurma roketlerle İsrail’e ateş ediyor. Kadınlara geliyor, çocuklara geliyor. Onlar da o zaman, “bizim kendimizi savunma hakkımız var” diyorlar. O ona, o ona. Muhammed Mehdi (a.s) çıkmadıktan sonra bu acılar devam eder. Filistin’de konuştuğumuz kişilere bakıyoruz, İttihad-ı İslam’dan bahsetmiyorlar. Hz. Mehdi (a.s)’dan bahsetmiyorlar. Bahsedenler tabii ki çok var. Ama bir kısmı, epey bir bölümü bahsetmiyor. Böyle savaşı oyun gibi görüyor, çocuk oyuncağı gibi. Hani küçükken olur ya çocuklar arkadaşlarına şakadan silah sıkar, bunlar da roketler yapmışlar kendi kafalarına göre, onları atıyorlar İsrail’e. Bazısı boş araziye geliyor, bazısı çoluk çocuğun üstüne geliyor, bazısı evin içine giriyor. “Ne yapıyorsunuz” diyorsun? “Mücahede yapıyoruz” diyor. Öyle mücahede olur mu? Mücahede sevgiyle, kardeşlikle, barışla olur. Ne yapacaksın? Yapılacak şey İttihad-ı İslam’dır, bütün Müslümanları birleştirmek. O zaman İsrail de üç bin yıldan beri beklediği o mutluluğa kavuşur. Bütün bölgede huzur, sükunet, asayiş temin olur. Ticaret, sanat, bilim alabildiğine gelişir. Demokrasi tam anlamıyla oturur. Dış tehlike tamamen yok olur. Sevgi içerisinde, kardeşlik, barış içersisinde çok güzel, huzurlu yaşarlar. İsrail’in yapacağı; sürekli Moşiah’ı Allah’tan istemek, Kral Mesih’in zuhurunu Allah’tan istemek. Filistin’in de yapacağı; Allah’tan sürekli Hz. Mehdi (a.s)’ı istemek ve İttihad-ı İslam için gayret etmek. Ayrıca roket atışı, bilmem ne, bunlar çok münasebetsiz, çok akılsızca hareketler. Duruyor duruyor adamlar, mesela beş ay geçiyor; “Ne yapalım? Hadi bakalım İsrail’e bir roket atışı yapalım. Üç yüz tane roket atalım.” Nereye atıyorsun, kime atıyorsun, amacın ne? İsrail’de masum insanların, sivillerin evine düşüyor bombalar. Ne kazanıyorsun? Sonra onlar da tabii misilleme yapıyor. Yüzlerce, binlerce insan şehit ediliyor. Evler yıkılıyor, çocuklar yaralanıyor, çocuklar şehit oluyor. Bunu niçin planlıyorlar, niçin istiyorlar, ben anlamıyorum. Filistin’de kim bunları ayarlıyor ve bunu kabul eden kimdir, bunu mantıklı gören kimdir, ben bunu anlamak istiyorum. Barış denen bir şey vardır. Sen orada zaten askeri güce sahip değilsin, devletin yok, hava gücün yok, kara gücün yok, deniz gücün yok; orada adeta esir konumundasın. Savaş olmuş, esir konumuna düşmüşsün ve barış anlaşması imzalamışsın ve “Ben size saldırmayacağım, siz de bana saldırmayın” diyorsun. Sonra ne yapıyorsun? Saldırıya geçiyorsun. O zaman ona savunma hakkı veriyorsun. Bunu yapacağına barış ve kardeşlik içerisinde yaklaşsan, Moşiah’ın (Hz. Mehdi (a.s)’ın) gelişi için Musevilerle birlikte dua etsen, orayı bir barış yurduna çevirsen, o zaman senin esir konumun da kalmaz. Oralar senin olur zaten. O sınırlara da gerek kalmaz, o duvarlara da gerek kalmaz. Hepsini yıkarsınız, barış içinde kardeşçe yaşarsınız. Gayet de güzel olur. Kimse de size bir şey diyemez. Hiçbir ülke de aleyhinizde olmaz. Hiç kimse de yapılan bir saldırı olsa, “bu haklıdır” demez. Ama bu durumda meşruiyet meydana getiriyorsunuz kamuoyunda. Amerika açısından meşruiyet meydana geliyor. Birçok insan açısından meşruiyet meydana geliyor. “Kendimizi savunuyoruz” diyorlar. Tabii o savunmada da bir makullük sınırı, bir denge sınırı kollanması ve korunması gerekiyor. Onu ne derece koruyup kolluyorlar, onu da bilemiyoruz. Ama saldırının olmaması çok önemli. Füze saldırısı olduğunda, adam o füze saldırısını durdurmak mecburiyetindedir. Adamı öldürüyorsun, silah sıkıyorsun. Şimdi sana silah sıkan bir adam var; sana silahı doğrultmuş, silah sıkıyor, ne yapacaksın? O silahın durdurulması gerekir. O zaman adam da oraya bombalama yapıyor. Buna gerek yok işte. Burada Türkiye devreye girsin. İslam Alemi devreye girsin. Mesela İslam barış gücü olsun. Böyle bir bombalama olayına, böyle bir roket saldırısına ta başında müsaade etmesinler. Onlar da kendilerini savunmak durumunda kalmasınlar. Misilleme yapmak durumunda kalmasınlar. Bir ta