Başkanlık sistemi çok riskli, ülkemizi paramparça edebilir. PKK ile siyasetle başarı sağlanamaz.

  • 11 yıl önce
ADNAN OKTAR: Yok, Türkiye 60, 70, 80 senedir nasıl gidiyorsa, bundan sonra da gider. İhtiyaç yok. O beni çok tedirgin etti.

DİDEM ÜRER: Hüseyin Çelik ona bir açıklama getirmiş Hocam.

ADNAN OKTAR: Ne diyor?

DİDEM ÜRER: “Birilerinin zannettiği gibi eyalet sistemine döneceğiz değil, eyalet sistemi başkanlık sisteminin olmazsa olmazı değildir. Bakın Almanya’da eyalet sitemi var ama başkanlık sistemi yok. Bütün bunlar hikayeden ibarettir. Türkiye aklıselim düşünceyle peşin hükümlüklerden uzak olarak bunu tartışmak zorundadır” demiş.

ADNAN OKTAR: Tamam, güzel de Hüseyin Hocam -çok değer verdiğim, çok sevdiğim, çok güvendiğim nurlu, muhterem bir insan. Her zaman da güvenirim. Beş vakit namazında, evliya gibi insan- fakat “valileri halk seçsin” denilmedi mi geçenlerde? Ben yanlış mı duydum?

DİDEM ÜRER: Evet Hocam.

ADNAN OKTAR: Yanlış duymuşsam bana desinler, “senin kulağına yanlış gelmiş, yanlış duydun” desinler. Bu dendikten sonra böyle bir niyet var demektir artık. Yani, “sen rahat ol, hiçbir şey olmayacak…” Olacağı belli, açıklanıyor önceden bu. “Valiyi halk seçsin” dedin mi bitti. Bu eninde sonunda talep edilecek demektir. Başkanlık sisteminin ikisi tıkır tıkır işleme konduğunda Türkiye bölünür, Allah esirgesin. Ama İttihad-ı İslam oluşturulsun, mesela Azerbaycan’dan vizeler kalksın, pasaport kaldırılsın, Gürcistan’da olduğu gibi. Irak’la kaldırılsın, Suriye ile birleşelim. Ürdün’le, Mısır’la birleşelim; Pakistan’la birleşelim. Hatta Rusya’yla, İsrail’le birleşelim; pasaportu, vizeyi kaldıralım, kardeşlik ruhu hakim olsun. O zaman başkanlık sistemi baş göz üstüne zaten. İstediğinizi getirin, istediğiniz yetkiyi de verin, kimse bir şey demez. Tayyip Hocam Allah’ın izniyle ta 2040’lara kadar başkan olsun. İftihar ederiz. Allah ömrünü uzun etsin. Ama böyle belanın kaynadığı bir dönemde, baksana adamlar “ne silahı bırakması” diyorlar. Dedim ben, “silah bırakmaz onlar” dedim. “Yok, biz siyasetle bıraktırırız” dediler. “ Marksist, Leninist onlar, komünist” dedim. Silahla onlar yaşar. Silahtan ayrıldı mı ölür onlar, onların mantığına göre. Silahsız bir Marksist, Leninist, Stalinist düşünce düşünülemez. Fikrinden zaten ayrılmaz adam. On binlerce adam öldü o uğurda. Dağlarda adamlar bunun için yaşıyorlar, komünizm için yaşıyorlar. Dolayısıyla, “asla kabul etmezler bunu” dedim. “Dış ülkeye gitmeyi de kabul etmezler, silah bırakmayı da kabul etmezler. Böyle bir şey olmaz” dedim. Aylardan beri anlatıyorum, aylardan beri. Herkes ezberledi. “Yok, yaparlar” dediler. “Biz siyasetle hallederiz.” Bak gördünüz, adamlar meydan okuyor; “Ne silah bırakması hemşerim, nerenin silah bırakması, nereden çıkarttınız?” diyor adam. “Bilakis silahlanmayı artıracağız, silahın gücünü artıracağız” diyor. “Silahsız olur mu, nereden çıkarttınız siz bunu? Hiçbir yere de gitmiyoruz” diyor. Siyasetle baş edilemez komünizmle. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri söylüyor; “Siyasetle hiçbir şekilde baş edilemez” diyor. “Ancak iman hakikatleriyle, Kuran’ın çelik zırhıyla, Darwinizmin-materyalizmin yerle bir edilmesiyle olur” diyor Bediüzzaman. “Onun için, Hz. Mehdi (a.s)’ın birinci görevi Darwinizmi, materyalizmi yerle bir etmektir” diyor Bediüzzaman. Sözüme eninde sonunda geliyorlar. Aylarca konuştum, “benim dediğim doğru” dedim, benim dediğim doğru çıktı.

DİDEM ÜRER: Hocam, Sayın Hüseyin Çelik bir de şunu söylemiş: “Biz bunu istiyoruz ama bizim için olmazsa olmaz değil. Ama olursa Türkiye açısından iyi olur. Olmazsa yolumuza devam edeceğiz” şeklinde konuşmuş.

ADNAN OKTAR: Ben söyleyeyim, olmaz. Şu aşamada hiç olmaz.