Vakıa Suresi, 27-35, 37, 17-20, 22-26 Ayetlerinin Tefsiri

  • 11 yıl önce
ADNAN OKTAR: Şimdi Vakıa Suresi 56. Onu okuyayım, sonra devam ederiz inşaAllah. Şeytan’dan Allah’a sığınırım.

27 - “Ashab-ı Yemin”, ne kutludur o “Ashab-ı Yemin” diyor Cenab-ı Allah.

28 - Yüklü dalları bükülmüş kiraz ağaçları.” Cennet’te cennet kirazları var, ağaçlar hep dolu dolu. Yani kirazın olması için beklemiyorsun. Mevsimler, yani yaprak açması, çiçek açması, öyle bir şey yok, sürekli dalları sarkmış, dolmuş, aşağıya doğru, onun ağırlığıyla dalları aşağıya doğru insanlara yaklaştırılmış olarak duruyor, gözlere böyle çok hoş görünen bir manzara.

29 - “Üst üste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları.” Onlar da sarkmış durumda. Yani kolaylaşması için, almanın kolaylaşması için. Çünkü insanlar meyvenin çokluğundan dolayı sarkması hoşuna gider. Böyle dik dalda durması değil de, meyvenin çokluğundan aşağı doğru sarkması daha onlarda zevk meydana getirdiği için, Cenab-ı Allah ona dikkat çekmiş.

30 - “Yayılıp, uzanmış gölgeler.” Çok yaygın, geniş gölgeler. Çünkü insan güneşten rahatsız oldukları için, Cenab-ı Allah ahirette gölge yapıyor cennette. Gölgelik. Uzanmış, yani çok geniş gölgelikler.

31 - “Durmaksızın akan su.” Kışın ya donar sular, yahut azalır biliyorsunuz. Baharda coşar, bazen azalır ama hep suyun kesilmesi riski vardır. Cennet ırmaklarında, su hiç kesilmez, sonsuza kadar akar. Yani bir ırmağın kuruması mesela elli sene, yüz seneye bakar ama bazen azalır, bazen çoğalır, bazen tamamen yatağında kurur değil mi? Bakın diyor ki: “Durmaksızın akan sular.”

32 - “Ve daha birçok meyveler arasında.” Bilinmeyen meyveler, daha yeni yeni meyveler.

33 - “Kesilip- eksilmeyen ve yasaklanmayan meyveler.” Hepsi helal, yani sonu gelmiyor. Kesilmiyor, eksilmiyor. Mesela bir ağaç, elma ağacı oluyor; ağaç silkelendikten sonra, meyvesi alındıktan sonra insanı rahatsız eder o ağacın görünümü. Çünkü dalında hiç meyve yok. Yaz mevsimindesin, ama yahut işte sonbahara girmişin, fakat meyve kalmamış dalında. Bomboş. O ağaç insanın hoşuna gitmez. Hep dolu görmek ister insan değil mi? Hep dolu görmek ister. Onun için bak diyor ki Cenab-ı Allah: “Kesilip- eksilmeyen ve yasaklanmayan meyveler.” Helal ve kendisine ait. Yani bir başkasının bahçesine giremezsin. Mesela var meyve bahçesi ama başkasına ait, alamıyorsun, alamazsın. Sonbaharı insanların çoğu istemez. Çünkü meyvelerin hepsi biter. Mesela domates açıyor, elma açıyor ama onu dalında görmek bir mesele. Çok kısa bir süre açıyor. Önce zaten yeşil oluyor, ham oluyor, onun bir faydası yok o kadar. Olgunlaştığında da hemen dökülmeye başlıyor. Halbuki en önemli yeri o. Yani olgun olarak dalında durması. Cennet’te hep olgun olarak dalında, sonsuza kadar duruyor. Aldığın an, almadığını görüyorsun. Yani, yani normalde koparıyorsun. Kopardığında olmaması lazım. Yine duruyor. Yine koparıyorsun, yine duruyor.

34 - “Yükseklere kurulmuş döşekler.” Yükseklere kurulmuş döşeğin sebebi, bütün manzaraya hakim olması, cennetin manzarasına hakim olması. Geniş cennet ovalarını, cennet köşklerini kuş bakışı görüyor o zaman, yüksekten.

35 - “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa ile inşa edip yarattık.” Yani yepyeni bir yaratılışları var. Mesela iç organları yok. Kan yok vücudun içerisinde. Kan olmadan yaşıyor. Yani bizim bildiğimiz tarzda değil. Onun için Allah: “Yepyeni bir inşa ile yarattık” diyor. Sıcakkanlı, yani vücudu sıcak, ama kan yok, iç organları yok. Kalp var ama heyecanını ifade etmek için kalp var. Yani şey olarak yok, kan pompalayan bir kalp yok.

37 - “Eşlerine sevgiyle tutkun, tutku tarzında bir sevgi var, ve hep yaşıt.” Zaten tek yaş var cennette, herkes aynı yaşta. Yani yaklaşık 33 yaş gibi bir yaş. Ama 33 yaş da şu an dünyada biraz yaşlılık oluyor her halükarda. Yani en genç ve diri halini düşünün insanın, o şekilde.

17 - “Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır.” Gılmanlar hizmet ediyorlar. Tepsi getiriyorlar, yiyecek getiriyorlar, testilerde içecek getiriyorlar. Çağırıyorsun, ismiyle çağırıyorsun, herkes herkesi tanıyor, mesela şuraya şunu getir, buraya bunu götür. Çok şık giyinmiş gençler hizmet ediyorlar, gılmanlar.

18 - “Kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehler.” Gılmanlar gidiyorlar, oradan cennet pınarlarından dolduruyorlar. Mesela süt veyahut cennet içkisi neyse, cennet şarabı. “Kaynağından doldurulmuş testiler.” Testiye dolduruyorlar, ibriklere dolduruyorlar. Kadehlerle alıp gelip, ibrikten doldurup, testiden doldurup, oradan servis yapıyorlar. Ama gidip önce kaynağından dolduruyorlar. O insanın hoşuna gidiyor. Gönderiyor gılmanları, gidiyorlar, kaynağından dolduruyor önce, sonra testiyle geliyor, geldiği yerde orada hizmet ediyor testiyle. Bardaklara doldurup, orada hizmetini yapıyor.

19 - “Ki, bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir. Yani alkolün i

Category

🗞
Haberler

Önerilen