Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (22 Mayıs 2013; 23:00)

  • 11 yıl önce
DİDEM RAHVANCI: Aşkım gözümün nuru sevgilimle yayınımıza devam ediyoruz, inşaAllah. Hoş geldiniz Hocam.

ADNAN OKTAR: Didem Hocam buyurun.

DİDEM ÜRER: Hocam, 15 yaşındaki sığınmacı Suriyeli kardeşimiz Suriye tarafından gelen bir kurşun sonucu yaralandı, hastaneye kaldırıldı. Sayın Erdoğan da sınırda yaşanan son karışıklıklardan sonra, 30 Mayıs tarihinde bölgeye gitme ve Reyhanlı’daki patlamada şehit olan kişilerin ailelerini ziyaret etme kararı almış.

ADNAN OKTAR: Evet, şimdi çatışma bölgesi orası kurşun da gelebilir, şarapnel de sıçrayabilir. Tamam, tedbir alınır ama her halükarda olur o. Çünkü çatışma bölgesi olunca nasıl olmasın? Çünkü merminin menzili, bu kalaşnikofların falan en az 1500m. falan. 1,5km. falan menzili var. Dolayısıyla gelir, dokunabilir. Dikkatli olunacak artık yani. Yahut orada bir güvenlik koridoru oluşturulabilir. Yani eğer mümkünse 15-20-30 kilometrelik bir güvenlik koridoru oluşturulabilir.

Didem Hocam dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Hüseyin Gülerce Hocamız, herkesin PKK karşısında hükümetin ne ödün verdiğini sorduğunu hatırlatarak, bu soruya sizin açıklamanız doğrultusunda şöyle cevap verdi: “AK Parti böyle bir pazarlık yapmaz. Her fırsatta üniter devleti savunan, federal yapıyı tehlikeli bulduğunu ilan eden bir parti. Türkiye’nin önünü bölecek bir yolu neden açsın? Neden yapsın? CHP ve MHP ‘ne verildiği açıklanmıyor’ itirazlarını ben samimi bulmuyorum” dedi. “Hele bir bekleyelim. Sıra meclise geldiğinde yanlış yaparlarsa tavrımızı ortaya koyarız demeleri gerekirdi” dedi.

ADNAN OKTAR: Benim kanaatim; karşılığı demokrasi. Adamlar, demokrasi tam olacaksa biz çekilelim demiş olabilirler. Demokrasi bizi kurtarır demiş olabilirler. Ama gerçek demokrasi, derin demokrasi. Hükümetin zaten canına minnet. Herkes kabul eder demokrasiyi. Böyle bir şeydir Allahualem. MHP’nin tedirginliği haklı. Yani hakikaten samimi tedirgin oluyorlar. Sayın Bahçeli de samimi olarak bağırıp çağırıyor. Orada bir yapmacıklık yok. CHP de milletin özgür sesi olarak bağırıyor. O da çok güzel. Yani CHP’nin sesi kısılmış olsa, Türkiye;’de o zaman yaşanmaz söyleyeyim. Çok tehlikeli demektir. Eğer MHP bağıramıyorsa, CHP bağıramıyorsa bavulunu alıp gitmen lazım artık Yani. Türkiye, Türkiye olmaktan çıktı demektir Allah esirgesin. İstediği kadar hükümeti iyi yönetsin, istediği kadar insanlar mutlu olsun. Eğer muhalefet yoksa, insanlar bağırıp çağıramıyorsa, fikrini söyleyemiyorsa, özgürce şüphelerini haykıramıyorsa, bela vardır. Orada insan mutlu olamaz artık. O yüzden AK Partinin olumlu yönüdür bağırılıp çağırılması. Puandır AK Parti için o, çok iyi. Yani aleyhte bir şey değil.

Didem Hocam dinliyorum, inşaAllah.

DİDEM ÜRER: Hocam, siz Esad’ın yetkilerini bırakıp istediği tarihte yeniden seçime girebileceğini söylemiştiniz. Sayın Davutoğlu da Cenevre toplantısı öncesi aynı öneride bulundu. Esad’ın ülkeyi terk etmesi şart değil. 2014’te yapılacak seçimlerde hala destek bulacağına inanıyorsa, seçime girebilir. Ancak seçime giderken hiçbir yetkisi olmamalı. İster başkanlık sarayında, ister sade bir vatandaş olarak bu süreçte yetkisiz olmalı” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii şimdi asmak, asılmaktan çekiniyor, kurşuna dizilmek, hapsedilmekten çekiniyordur. Öyle değil de yani başından beri söylüyoruz. Hayrettir bak, ne diyorsam bütün dünya o çizgiye geliyor. Önce bambaşka bir stil uygulamaya kalkıyorlar. Sonunda aklıselim galip geliyor, mutlaka benim dediğime geliyorlar. Bak, bin bir türlü kafa geliştirdiler, bin bir türlü mantık geliştirdiler, içinden çıkamadılar, sonunda benim dediğime geldiler. Aylardan beri aynı şeyi söyledim ben. Benim çizgimde hiç değişiklik olmadı. Ama muhalif düşünceler otuz çeşit fikir değiştirdiler. Ama son durak benim dediğime geldiler. Her konuda son durak benim dediğime geliyorlar. Yok Akdeniz Birliği, yok bilmem ne birliği falan dediler. Sonunda İttihad-ı İslam’a geldiler. Türk-İslam Birliği’ne geldiler, olmadı, olmuyor. Ne Avrupa Birliği’ni yapabilirsiniz dedim, ne Akdeniz Birliği ne şu ne bu. Ancak İttihad-ı İslam, Türk-İslam Birliği olur dedim. Önce karşı koydular, “olur mu öyle şey” falan dediler. Bak oluyormuş demek ki. Geldiler, bizim dediğimiz çizgiye geldiler. Böyle olur. Yani tam bir Avrupa Birliği gibi yapılırsa Suriye; barışçıl, sevecen, şiddet ortadan kalkmış, böyle kafa tutan, gözü dönmüş psikopatların olmadığı bir hükümet. Hükümetin ilk görevi derin devleti ortadan kaldırsın Suriye’de. Esad istiyorsa, kazanayım diyorsa gelsin. Başbakan da olabilir, İçişleri Bakanı da olabilir. Kazanıyorsa istediği her şeyi yapar. Kazanamıyorsa bile yine, mesela üçte bir oy olmuş alsa, üçte birlik oyla hükümet olsun. Kimsenin bir şey dediği yok. Ama “ben eze eze dediğimi yaparım” o, olmaz.

Evet, Didem Hocam.

DİDEM ÜRER: Hocam, geçtiğimiz günlerde başkanlık sistemi yerine Sayın Erdoğan’ın tüzüğü değiştirmesi ve koltuğunda kalması yönünde bir açıklama yap

Önerilen