Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (21 Haziran 2013; 24:00)

  • 11 yıl önce
EBRU ALTAN: Dünyada en çok sevdiğim, en çok güvendiğim aşkım bir tanemin güzel sohbetine başlıyoruz, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Milletimiz güzel, Türkiye de çok güzel. Ama sistem laik olması lazım. Buna çok özen gösterilmesi lazım. Her inançtan insan, dini yorumlayıp “benim inandığım gibi inan” dersen mahvedersin, çok yanlış olur. Tayyip Hocam çok dikkat ediyor laikliğe. Ama benim naçizane tavsiyem; her fikre her inanca alabildiğine sevgi dolu bir Mehdiyet ruhu. Çünkü bak, Mehdiyet’te, namazı şöyle kılın, orucu şöyle tutundan bir bahis yok hadislerde. Adalet ama mükemmel bir adalet, mükemmel bir sosyal adalet, eşitlik, ekonomik ferahlık. Hürriyet ama alabildiğine hürriyet, müthiş bir güvenlik, muazzam bir sevgi, muazzam bir sanat anlayışı, muazzam bir coşku. İstediği gibi kılsın namazını. İster başını örtsün, ister dekolte giyinsin. Sırf başörtülülerin iktidarı görüntüsü çok yanlış olur. Sırf dekolte olan insanların, hanımların iktidarı da çok yanlış olur. İsteyen istediği gibi, nasıl istiyorsa öyle yaşasın. Ne internete karışılsın, ne Facebook’a karışılsın, ne Skype karışılsın, ne insanların dini inancına karışılsın, ne fikrine karışılsın, herkes özgür olsun. Din, böyle bir ortamda çok rahat gelişir. Komünist de o zaman isterse namazını kılar. Baskı yaptın mı insanın gururu altüst olur. İçmeyecek adamı içki içirtirsin. Namaz kılacak adamı namazdan kaçırtırsın. Olmadık işler olur. Baskı, insanın dengesini bozar. Mesela bakıyorum hanımlar, o tek başına ayakta duran hanımlar, genellikle başı açık hanımlar. Çok nadir başı kapalı hanımlar var. Çekiniyor, “benim başımı zorla örttürürlerse yahut mahalle baskısıyla örtersem.” O kardeşimiz öyle gezmek istiyor. Çekindiği için, korktuğu için örttüğünü düşün, meydana gelecek nefreti bir düşünün. Meydana gelecek öfkeyi bir düşünün. Nasıl rahatsız olur. Her gezdiği an içinde öfke olacaktır. Ne gerek var? Rahat olsun insanlar, isteyen plaja girsin, isteyen çarşafla gezsin muazzam bir özgürlük ortamı olsun.

Darwinizmi, materyalizmi anlatsın devlet ama cevabını da anlattırsın, öyle bir özgürlük olsun. En hayati konu bu. Darwinizm, materyalizm alabildiğine anlatılsın, daha fazla anlatılsın, fakat cevabı da verilsin.

DİDEM ÜRER: Hocam, Yetkin isimli bir arkadaşımız küçük çocuğunun resmini göndermişti.

ADNAN OKTAR: Bakayım. Bu ne bu? Acayip şeker. Onun gözlüğünü ben kıtır kıtır yerim, gözlüğü de kalmaz. Civciv gibi, maşaAllah.

DİDEM ÜRER: Hocam, bugün Başbakanımız Kayseri’de bir miting düzenledi ve bir konuşma yaptı. “Bunlar ne diyor” diye başladı. “‘Biz okumuş insanlarız, biz sanatçılarız, biz imtiyazlıyız, biz her şeyden anlarız’ diyor. ‘Bizim oyumuz Kayseri’dekiyle bir değil, onlar -estağfirullah- bidon kafalı makarnaya, kömüre oyunu satan adam, koyun’ diyorlar. Onlar, yıllarca boğaza karşı viski içip geri kalan herkesi aşağıladılar. Madem böyle oluyor bu işler.”

ADNAN OKTAR: Boğaza karşı içki içme sözünü ilk defa ben söylemiştim. Başbakanımızın da hoşuna gitmiş, maşaAllah. Evet.

DİDEM ÜRER: “Madem böyle oluyor bu işler, sen de makarna kömür dağıt. Kaymak tabaka hepsi CHP’li ya, bak Taksim’de servisleri siz yaptınız o sermaye çevresiyle, kaymak tabakayla. Hadi diğer zamanda da yapmaya devam edin. Bu iş bununla oluyorsa yığın” dedi.

ADNAN OKTAR: Kaymak tabaka da bizim, cahil de olabilir ama tertemiz oluyor. Bakıyorsun çok safi kalpli oluyor, mazlum oluyor. Görgüsüz olabilir, bilgisiz olabilir, o bizim suçumuz. Eğitiriz, bilgili hale getiririz, görgüsünü kültürünü artırırız. O kaliteli dediğimiz insanlar, eğitimle oluyor. O kardeşimiz istemez öyle olmayı. Ona da emek verilirse, uğraşılırsa, o da olur. Kucaklayıcı olmak lazım. Sanki ona mahkummuş görünümü vermek doğru değil. Yani özgürlük ferahlık ve bereket getirir. Musevi’ye de sahip çıkmak lazım, Hristiyan’a da sahip çıkmak lazım, dinsize sahip çıkmak lazım. Böyle liberal, ferah, güzel bir ortam olsun. Çok zengin, gürül gürül din anlayışı hakim olur öyle bir ortamda. Din de baskıya gelmez.

Laiklik dinin özünde olan bir sistem. Onu iyi vurgulayan bir üslup çok yakışır.

DİDEM ÜRER: Hocam, sabah LYS sınavı varmış-lisans yerleştirme sınavı, Cumartesi ve Pazar.

ADNAN OKTAR: İmtihanda en önemli olay heyecanlanmamak, Allah’a tevekkül etmek. Ben üniversite imtihanına gittiğimde ferah ferah gittik hatta geç kalmıştım. Ferahlığımdan, rahatlığımdan etrafımdakiler “ağabey bize yardım et” falan diyorlardı. Herkes ajiteydi sınıfta baktım böyle kızarmışlar. Yani gayet rahat yapmıştık. Otuz puan falan fazla gelmişti.

DİDEM ÜRER: MaşaAllah. Hocam, Mimar Sinan’a girerken de çok beğenmişler çizimlerinizi öğretmenler.

ADNAN OKTAR: Mimar Sinan’da, olay olmuştu. Okulda üçüncü olmuştum, yirmi bin kişinin içinden üçüncü kazanmıştım. Hocaların biri gidip biri geliyordu. Hocalar resmi koydular, etrafına toplandılar, “resim bu” dedi hoca, maşaAllah. Tabl

Category

🗞
Haberler

Önerilen